Adil Siyasi ve Hukuki Düzen

Haklının en güçlü olduğu, herkesin hakkını aldığı bir hukuk düzeni.. Angaryanın olmadığı, kuvvetlinin adalet karşısında sözünün geçmediği bir devlet düzeni

  • ADİL DÜZEN'E GEÇİŞ DÖNEMİNDE HUKUK SİSTEMİNİN KAPSAMI

    Kuvvet Düzeni:


    Madde-4) Devlet kuvvete  dayalı olarak silahla kurulur ve korunur, hukuk düzeni ile yaşar ve gelişir. Kuvvet düzeninde kuvvetli olan haklıdır. Üstler astlara hükmeder. Sorumluluk ortak olup  hüküm sonuçlara verilir.


    Hukuk düzeninde haklı olan kuvvetlidir. Hakim olan mevzuattır. Merkez hakim değil hadimdir. Sorumluluk şahsi olup hüküm davranışlara verilir. Savaş barış içindir. Kuvvet düzeni hukuk düzeninin kurulması ve korunması içindir. Savaşta tüm ülke, barışta askeri eğitim ve savaşa hazırlık yerleri, ordular tarafından kuvvet düzeni içinde yönetilir. Savaşta bu Anayasa ve Ek Anayasa’nın hükümlerinin uygulanma zorunluluğu yoktur. Aksi belirtilmemişse askerlikte de Anayasa ve ek anayasa hükümleri uygulanır.


     


      Devlet Başkanı:


      Madde-5) Devlet başkanı Türkiye Büyük Millet  Meclisi tarafından muvazzaf veya emekli orgeneraller arasından seçilir. Bir orgeneralin başkanlığa adaylığını koyabilmesi için mecliste grubu bulunan bir siyasi parti tarafından aday gösterilmesi gerekir. Ordu komutanlarını atamak, görevlerinden almak, savaşa başlatmak, savaşı durdurmak, Ordular arasındaki ihtilafları ordu ile sivil arasındaki ihtilafları çözmek devlet başkanın görev ve yetkisindedir.


     


    Askeri Danışma Meclisi’nin Oluşması:


      Madde-6) Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde emekli ve görevli orgenerallerden oluşan Askeri Danışma Meclis oluşturulur. Devlet başkanı, savunma ile ilgili Bakanlar Kurulu kararları ile Kanunları bu meclis ile istişare ettikten sonra  imzalar veya geri çevirir. Askeri Danışma Meclis üyeleri parlamenterlerin özlük ve dokunulmazlık haklarına sahiptir. Fakat yolluk haklarından yararlanamazlar. Askeri Danışma Meclisi’ne devlet başkanı komuta eder.  Başkomutan devlet başkanıdır.


     


    Askeri Yükümlülük:


        Madde-7) Her Türk vatandaşı barışta en çok otuz ay askeri hizmet yapmakla yükümlüdür. Herkes ordusunu kendisi seçer. Kendi oturduğu bölgesinin ordusunda askeri hizmet yapamaz. Askerlik hizmeti yapmayanlar bedel öderler. Bedelli olan seçimini yirmi yaşından önce yapması gerekir. Bedel yirmi yaş ile altmış üç yaşları arasında yıllık olarak ödenir. Bedelliler nöbetli olabilirler ama nöbetliler sonradan bedelli olamazlar. Bedel miktarını Askeri Danışma Meclisi tespit eder ve yirmi yaştakilere uygulanır, sonra kişiler için artırılıp eksiltilemez. Askeri eğitim gören temel ehliyetliler erbaş, ilk ehliyetliler astsubay, orta ehliyetliler subay, yüksek ehliyetliler üstsubay ve üstün ehliyetliler general rütbesi ile askerlik hizmetlerini yapabilirler. Üst  rütbelere orduları içinde yükselirler. Orgenerallik kadrosu ordu sayısının iki katıdır. Yaş veya ölüm sebebiyle kadro boşalması halinde orgeneral olmak isteyen korgeneraller dünya görüşleri ve yönetimle ilgili görüşlerini belirttikleri on sayfalık birer rapor hazırlayıp mecliste grubu bulunan siyasi partilere takdim ederler. Partiler güçlerine göre sıralayıp seçim yaparlar.  Devlet Başkanı’nın onayı ile orgeneral olurlar.


     


    Askeri Bütçe:


         Madde-8) Orduların gelirleri Anayasa’da belirtilmiş olup meclislerin eksiltme yetkileri yoktur. Bütçe, Askeri Danışma Meclisi tarafından yapılır. Gelirler, askeri hizmete katılmayanların bedellerinden,  gümrüklerden,  sivil bütçe gelirinin beşte birinden ve orduların iç tüketimleri için yaptıkları iç üretimden oluşur. Kendi ürettiklerini iç ve dış pazarlara satamaz. Gümrük vergileri ayni olarak alınır ve beşte birden fazla alınamaz. Yükümlülerin rızaları ile değerleri de alınabilir.


          


    Ordular:


    Madde-9) Türkiye; Samsun, Bursa, İzmir ve Adana’da deniz,  İstanbul, Erzurum, Diyarbakır ve Van kara, Konya, Kayseri ve Afyon hava orduları olmak üzere onbir yakın savunma ve Ankara’da uzak savunma olmak oniki orduya sahiptir.  


    İstanbul ordusu  Balkanlardan, Erzurum ordusu  Kafkasya’dan, Van ordusu Doğu’dan, Diyarbakır ordusu Güney’den gelecek saldırıları durdurur. Karşı taarruzlarla uzaklığı bin kilometreyi geçmemek üzere işgalde bulunabilir ve oralarda barışçı devleti  tesis ederek sınırlara çekilir. Türkiye topraklarına toprak ilhakı veya Türkiye’den toprak verilmesi meşru değildir.


    Samsun  Karadeniz’den, Bursa Boğazlardan, İzmir Ege Denizi’nden, Adana Akdeniz’den gelecek saldırılara karşı koyar. İkibin kilometrelik saha içinde deniz çıkarması yapabilir. Barışçı devlet kurarak geri döner.


    Hava orduları üç bin kilometrelik sahaları etkisi altında tutar ve buralara hava indirmeleri yapabilir. Barışçı devlet kurarak geri döner. Savaş meşru sebeplere dayanmalıdır ve hakemler kararı alınmalıdır.


    Ankara Ordusu tüm yeryüzü ve uzayı dövebilir.


     


          Hizmetler:


    Madde-10) Ocaklarda nöbetleşe gözetleme yapılarak tabii afetler veya beşeri saldırılar olduğunda bucak haberdar edilir. Bucakların köylerinde koruculuk nöbetleri  tutulur. Halk kendi köyleri dışında nöbetler tutar. Tabii afetlere ve ani saldırılara karşı koruculuk teşkilatı ile korunur. İllerin ilçelerinde jandarma hizmetleri yapılır. İç güvenlik jandarma teşkilatı ile karşılanır. Halk kendi illerinde kendi ilçeleri dışında  jandarma hizmetini ifa eder. Buradaki hizmetlerle askerlik hizmetlerinin toplamı altmış ayı geçemez.


     


    Olağanüstü Haller:


      Madde-11) Sel, yangın, zelzele, afet, bulaşıcı hastalık, iç ve dış ani saldırılara bucak başkanının komutasında askeri düzen içinde karşı konur. Bunun için kişiler başkanın emri ile mallarını verirler ve emeklerini koyarlar. Sonra malların bedelleri ve emeklerinin ücretleri verilir. Doğan zararlar bucak halkınca bölüşülerek tazmin edilir.


     


    Bucakta Sıkıyönetim:


    Bir bucakta hukuk düzeni korunamazsa bucak başkanı tarafından sıkıyönetim ilan edilerek ilçe merkezinden jandarma birliği çağırılır. Sivil yönetim çekilir ve birlik sıkıyönetimle güvenliği sağlar. Sonra bucak başkanın kararı ile geri çekilir, yönetimi sivile devreder. Sıkıyönetim ocakların içine davetsiz giremez. Sıkıyönetim komutanı halkı istihdam edebilir ve mallarını kullanabilir; fakat, hizmetler ücretlendirilemez. Mallardaki artma ve eksilme katılanlar arasında bölüştürülür. Cana gelen zararlar tazmin edilir.


     


    İlde Sıkıyönetim:


    Bir ilde iç güvenlik tesis edilemezse il başkanı tarafından sıkıyönetim ilan edilerek  bölge merkezinde bulunan ordudan askeri birlik davet edilir ve yönetim askeri birliğe devredilir. Güvenlik sağlandıktan sonra il başkanının kararı ile askeri birlik geri çekilir. Sıkıyönetim bucak başkanlarının daveti olmadıkça bucaklara giremez. Erkekler istihdam edilebilir ve il ve ilçe merkez bucaklarındaki mallara el konabilir. İl başkanının kararı ile askeri birlik geri çekilir. Mal ve canlar tazmin olunur. Ücret verilmez. Artma ve eksilme il erkeklerine aittir.


     


    Seferberlik:


    Devlet başkanı ülkenin bir kısmında ve tamamında seferberlik ilan edebilir. Seferberlik bölgeler halinde ilan edilir. Seferberlik hallerinde illerin, bucakların ve ocakların içine kadar sıkıyönetim kuralları ile yönetilir. Kadınlar dahil herkes bütün malları ile ordu komutanının emrindedir. Seferberlik halini kaldırmak da başkana aittir. Kaldırılması halinde mal ve canlar için sıkıyönetim kuralları uygulanır. Mallar ve canlar tazmin edilir. Artan mallar kadın ve erkekler arasında bölüşülür. Askerlik hizmetine katılan erkekler kadınların iki mislini alırlar. Seferberlik hallerinde sivil yönetim askeri yönetimin emrindedir.


                


    Savaş:


    Savaş hallerinde tüm imkanlarla düşmana saldırılır. Ölümler tazmin olunmaz. Alınan ganimetler savaşçılar arasında bölüşülür. Düşmanın girmediği topraklar seferberlik hukukuna tabidir. Düşmanın girdiği topraklar geri alınınca ganimet olur. Savaşta tahliye edilen kadınlar da bölge içinde erkeklerle aynı hukuka tabi olurlar.


                          


    Birlikler:


           Madde-12) Üç er bir timi, üç tim ve bir onbaşı bir mangayı oluşturur. Üç manga ve bir astsubay bir takımı ve üç takım ile bir karargah mangası bir bölük oluşturur. Üç bölük ve bir binbaşı taburu ve üç tabur ve bir karargah bölüğü bir alayı, üç alay ve bir general bir tugayı, üç tugay ve bir alay bir tümeni, üç tümen ve bir korgeneral  kolorduyu, üç kolordu ve bir karargah  tümeni Orduyu oluşturur.


    Dört deniz ordusu, deniz kuvvetleri komutanlığını, dört kara ordusu kara kuvvetleri komutanlığını ve  üç hava ordusu ile bir uzak savunma ordusu hava kuvvetleri komutanlığını oluşturur. Bunların  komutanı Devlet başkanıdır. Başkomutan da devlet başkanıdır. Atadığı korgeneraller veya Orgeneraller kurmay başkanlıklarını yaparlar.


     


    Zaptiye:


    Her ilin kendi halkından jandarma teşkilatı vardır. İlçeler de bölükler halinde teşkilatlanmıştır. İl merkezide bir alay seviyesindedir. Komutan il başkanıdır. İl başkanlığına askerlik eğitimini yapmış ve yüksek tahsilli kişiler aday olabilir. İl başkanı, il halkı tarafından seçilir. Askerlik hizmetlerinden muaf olur.


             


    Koruma:


    Köylerde koruma mangaları vardır. Bucakta bir bölük oluşur. Koruma birliğinin başkanı bucak başkanıdır. Bucak başkanı en az orta öğrenimini görmüş ve askerlik eğitimini yapmış olanlar arasından seçilir. Askerlik ve jandarmalık hizmetinden muaf olur.


            


    Manga:


    Ocaklarda erkeklerden oluşmuş bir manga vardır. Komutanı ocak başkanıdır.


     


    Silah Taşıma:


        Madde-13) Ocaklarda askerlik hizmetini yapan herkes kısa namlulu silah taşıyabilir. Başkan kendisi otomatik tek kişinin kullanacağı tüfek taşıyabilir. Bucakta askerlik hizmeti yapanlar ocakları dışında iken tek kişinin kullanabileceği her türlü silahı taşıyabilirler. İllerde jandarma birlikleri  güdümlü olmayan silahları  bulundurabilirler. Güdümlü silahların kullanılması ordulara aittir. Bucaklar keşif uçakları bulundurabilir, iller savaş helikopterleri kullanabilirler. Savaş uçakları kullanmak ordulara aittir. Her türlü savunma silahı bulundurmak serbesttir. Saldırı silahları ise bu esaslara göre kıyasla tespit edilir. Kıyas hakemlerce yapılır.


     


    İç Güvenlik Dengesi:


            Madde-14) Bölgeler, ilçeler ve köyler merkezden yönetilir; yerli olmayan silahlı güçlerle korunurlar. İl, bucak ve ocaklar yerinden yönetilir ve iç işlerinde bağımsızdırlar. Dışardan korunurlar. İl, bucak, ocak ve evlere yol, elektrik, su ve haberleşme benzeri alt yapılar tek kanalla ulaştırılır, gerekli görülmesi hallerinde hakemler kararı ile ekonomik ablukaya alınır. Girişler yasaklanır, çıkışlar serbest bırakılır. Teslim olmaya zorlanır. Hukuk düzeninde içlerine girilemez.


     


    Yer Değiştirme Hakkı:


            Madde-15) Herkesin geçici veya devamlı yer değiştirme hakkı vardır.  Hukuk düzeninde suçlu da olsa kimse çıkıştan alıkonamaz. Girişler ise siyasi partilerden birinin kefaletinde serbesttir. Çıkış gümrüğü istenemez. Girişte en çok beşte bir ayın olarak gümrük alınabilir. Zararlı maddeleri taşımak değil kullanmak suçtur. Bunlar müsadere edilebilir.


    İllerin nüfusu 300.000’den az  1.000.000’dan fazla olamaz.  Bir bölge 7 ilden az ve 20 ilden fazla olamaz. Bir bucağın nüfusu 3.000’den az ve 10.000’den fazla olamaz. Bir bucak 7 köyden az ve 20 köyden fazla olamaz. Kentlerde köy benzeri kuruluşlar oluşturulur. Bir ocak 30 kişiden az ve 100 kişiden fazla, 7 aileden az ve 20 aileden fazla olamaz.


     


    Ordu – Sivil Dengesi:


    Madde-16) Ordular doğrudan doğruya devlet başkanına bağlıdırlar. Ordular sivillerin, siviller orduların yönetimine müdahale edemez. Bölgelerde savunma mıntıkaları, illerde il ormanları askeri mıntıkalardır. Ülkede karayolları illerde, il yolları askeri mıntıkalardır. Ülkede devlet ve bölge merkez bucakları, illerde il ve ilçe merkez bucakları askeri mıntıkalardır.  Tüm ülke hududu askeri mıntıkadır. Buralar askeri düzenle yönetilir. Buralarda işlenen suçlar askeri mahkemelerde cezalandırılır. Bunun dışındaki tüm bucaklarda hukuk düzeni vardır ve hakemlerce hükme bağlanır

  • TARAFSIZ VE BAĞIMSIZ YARGI

    Uluslararası Hakemlik:


    Madde-17) Ülke içinde hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir. Hiçbir güç iç işlerine müdahale edemez. Uluslararası ilişkilerde uluslararası sözleşmeler geçerlidir ve devlet sözleşmelere ve hakem kararlarına uyar.  Ülkenin dışına çıkıp bir ülke tarafından korunan suçlunun verdiği zarar ve tazminat, o devlet tarafından ödenir. Uluslararası hukuk kurallarına uymayanlara karşı hakemlere gidilir. Hakemlerden birini Türkiye diğerini karşı devlet seçer. Hakem kararlarına uymayanlara karşı askeri güç kullanma meşrudur. Hakem atamayan devletin hakemini, Türkiye’nin hakemi başka devletlerden atar. Hakemler kararına uymayan devlete karşı, haklı devletlere askeri yardımda bulunmak meşrudur. Gönüllülerden oluşan ordularla yardım edilir.


         

    Hukuki İnfaz:


    Madde-18) Hukuk düzeninde yakalama, tutuklama, gözaltına alma ve hapsetme yoktur. Herkes kendi rızası ile hakemler kararına uyar ve her türlü hakkı korunur. Hukuk düzeninde mahkumlar idam edilmiş olsalar bile malları müsadere edilmez. Mirasçılar mirastan mahrum edilemez ve bucak mezarlığında gömülür. Hakemler kararına uymayanlar, askeri infaza havale edilir. Askeri infaza havale edilenlerin hukukları korunmaz. Ölüme mahkum olup teslim olmayanları öldürenler için ödül konabilir.


     


    Hakemler:


          Madde-19) Siyasi partiler aldıkları oy oranına göre bölüşerek merkezde  doktora yapmış olanlar arasından yirmi üstün hakem seçerler.  Her üst hakem bölgelerde yüksek ehliyetliler arasından birer yüksek hakem atar.  Bunlar ihtisas hakemleridir. İlçelerde yüksek öğrenim görmüş olanlar arasından, o ilçede  aldıkları oy oranıyla bölüşerek siyasi parti ilçe teşkilatı tarafından yirmi hakem seçilir. Bu hakemler bölgede en az on yüksek hakemi kendilerine danışman yaparlar. Yüksek hakemler üstün hakemlerin içtihatları ile hükmederler.



    Hükümler:


    Madde-20) Yerel mahkemelerde Anayasa’nın temel ilkelerine aykırılık  iddiası ilçe hakemleri tarafından, bölgelerdeki danışmanlarının görüşleri alındıktan sonra karara bağlanır ve uygulanır. Bu karar değiştirilemez. Anayasa Mahkemesi dahil tüm yüksek mahkemelerde görülen itirazlar, üstün hakemler nezdinde yapılır ve alınan karar uygulanır. Tüm üstün hakemlerin ittifakı ile alınan karar ancak tüm hakemlerin ittifakı ile bozulabilir.

     


    Soruşturma:


    Madde-21) Soruşturma, soruşturmacılar tarafından yapılır. Önce şifahi olarak dışardan soruşturulur. Siyasi parti başkanlarından birinin izni ile yazılı soruşturmaya geçilir. Bucak başkanının izni ile tutuklu soruşturma yapılır. Hakemler kararı ile karakol soruşturmasına izin verilebilir. Karakol soruşturmasını jandarma yapar.

     


    Hakemlik:


    Madde-22) Halk ilçelerdeki hakemlerden oluşturulan hakemlerce bucaklarda, yüksek ehliyetliler bölgelerdeki hakemlerden oluşturulan yüksek hakemlerce yüksek hakemler tarafından ve üstün ehliyetliler ülkedeki üstün hakemlerden oluşan üstün ehliyetliler tarafından muhakeme edilebilir. Askeri mıntıkada işlenen fiiller ise askeri mahkemelerde görülür. Orgeneraller üstün mahkemelerde muhakeme edilebilir. Parlamenterler de üstün hakemlerce muhakeme edilebilir. Sivil yönetim askeri suçluyu orduya teslim etmezse veya ordu sivil suçluyu sivile teslim etmezse tazminat öder.

     


    Muhakeme:


    Madde-23) Muhakeme suçun işlendiği yerde yapılır, infaz ise suçlunun bulunduğu yerde yapılır. İnfazdan imtina eden yönetim suçun işlendiği yerin yönetimine tazminat öder. Bir kimse askeri mıntıkalarda bir suç işlerse askeri mahkeme yargılanır. Bu kişi askeri mıntıkada değilse bulunduğu yer orduya tazminat öder. Bir kimse bir bucakta ise o bucakta muhakeme edilip mahkum edilir. Mahkum o bucakta değilse bulunduğu yerin bucağı, askeri mıntıka ise ordu tazminatı öder. Uzaklaştırmaları halinde bu tazminattan kurtulurlar.


     


    Yetkili Mahkeme:


    Madde-24) Bir sivil, orduya hakaret eder veya ordunun sırlarını ifşa ederse sivil mahkemede muhakeme edilir. Hakemi ordu seçer. Bulunduğu yer tazminat öder. Bir asker beyanatları ile suç işler veya hakarette bulunursa, askeri mahkemelerde muhakeme edilir. Bu beyanatları yayınlayan siviller kendileri beyan etmiş gibi cezalandırılırlar. Ordu sivillere yönelik neşriyat yaparsa sivil mahkemelerde muhakeme edilir. Ordu tazminat öder.

  • SORUNLARIN TESPİTİ VE ÇÖZÜMLERİ

    Sorunların tesbiti:


    Madde-25) Her Türk vatandaşı  karşılaştığı bir sorunu bir sayfalık yazı ile siyasi partilerin herhangi bir ilçe merkezine sunar. İlçe merkezi aynı konulardaki başvuruları, başvuranlara bildirerek ortak metin oluşturur ve sıralama uslu sözcülerini seçtirip il merkezine gönderir. İl merkezi aynı konuda değişik sorun isteğini almışsa sözcülerine birleştirerek verir, il sözcülerini seçtirir ve genel merkeze gönderir. Genel merkeze aynı konuda değişik sorun çözüm isteği almışsa bunları il sözcülerine birleştirerek verir ve parti sözcüsünü seçtirir.



    Sorunlar Merkezi:


    Madde-26) Devlet Planlama Teşkilatı içinde bağımsız çalışan bir “Sorunlar Merkezi(SM)” kurulur. SM, DPT’nın tüm imkanlarından yararlanma yetkisine sahiptir. SM’nin başkanını Cumhurbaşkanı atar. SM üyelerini, siyasi partiler aldıkları oy oranında seçerler ve yirmi üyeden oluşur.

     


    Sorunların İletilmesi:


    Madde-27) Siyasi partiler sorunları ve çözüm isteklerini Sorunlar Merkezi’ne gönderir. SM değişik partilerden aynı konuda sorunu çözme isteği gelmişse parti sözcülerine birleştirir ve tek metin haline getirir. Bu sözcülerin masraflarını partiler karşılar. Partilere bunun için bütçeden tahsisat yapılır.

     


    Ön Proje  Tahsisatı:


    Sorunlar Merkezi yirmiye yakın sorunları birleştirerek sıralama yapar ve ön proje tahsisatını talep etmek üzere bakanlar kuruluna gönderir. Başbakan önerilerden önceliklerine göre hükümete getirir ve bakanlar kurulu kararı ile ön proje tahsisatını ayırır. Bütçeye bu hususta konan tahsisat hükümet kararları ile kullanılır.



    Ön Proje Yarışması:


    Sorunlar Merkezi ön proje yarışmasını açar. Çözüm önerileri yaklaşık on sayfa olarak hazırlanır. Ön projede, projenin maliyeti belirlenir. Çözümler, enflasyona sebep olmayacak şekilde kredilendirilir, geri dönüş veya karlılık şartı aranmaz. Kredi altın değeri üzerinden faizsiz olarak verilecektir. Projeler çoğaltılıp katılanlara gönderilir ve katılanlar kendilerine göre bunları sıralarlar. Bir kimsenin aldığı telif sıralarının tersleri toplanarak telif derecesi bulunur. Sıralama yaparken sapmadaki azlığa göre yapılan sırasının tersi alınarak takdir derecesi bulunur. Takdir derecesi ile telif derecesinin toplamı yarışma derecesini belirler.

     


    Yarışma Ödülü:    


    Ön proje tahsisatının yarısı, yarışma derecelerine göre bölüşülür, diğer yarısı ise önerileri birleştirme komitesine verilir. Önerileri birleştirme komitesi üç kişiden oluşur. Biri telif birincisi, diğeri takdir birincisi olur. Başkanlarını ise kendileri ittifakla seçerler.


     


    Ön Proje Önerisi:


    Önerileri Birleştirme Komitesi, Sorunlar Merkezi üyeleri ile danışarak ön projeyi hazırlarlar. Bu şekilde hazırlanan projelere merkez üyeleri sıralama yaparak Bakanlar Kuruluna arz ederler. Bakanlar Kurulu ön projede belirlenmiş proje hazırlama masraflarını karşılamak üzere tahsisat ayırır.


     

    Ön Proje İhalesi:


    Projelere girebilme yeterliliği, ön proje komitesi tarafından verilir. Katılanlar merkez üyeleri tarafından sıralanarak birinci belirlenir ve projenin yapımına başlanır. Projenin denetimi ve kabulü ön proje komitesine aittir. Proje bedeli ön projede gösterildiği kadardır, artırma veya eksiltme yapılmaz.



    Projenin Kabulü:


    Proje önce ön proje komitesince kabul edilir. Merkez üyeler tarafından sıralanır ve hükümete arz edilir. Hükümet de krediyi ayırır.



    Uygulama İhalesi:


    Uygulama ihalesine girebilme yeterliliği proje yapan firmalarca verilir. Ön proje komitesi sıralayarak merkeze arz eder. Merkez üyeleri sıralayarak birinciyi seçer. Böylece proje onlara ihale edilmiş olur. Projenin denetlenmesi proje müellifine aittir. Ön proje komitesi projenin seyrini ve gidiş hızını ve enflasyona etkisini denetleyip  Sorunlar Merkezi’ne rapor eder.

     


    İstihkaklar:


    Proje merkez üyelerinin istihkakını projedeki başarılarına göre Bakanlar Kurulu belirler ve bütün üyeler eşit olarak istihkak eder. Bu en büyük devlet memurunun aldığı miktarı aşamaz. Ön proje komitelerin alacakları istihkaklar ise her proje için ayrı olmak üzere Sorunlar Merkezi üyeleri tarafından belirlenir. Bu harcanan kredinin oranı belirlenir. Proje kontrol firmasının payı ise ön projede tespit edilir.

     


    Hukuki Denetim:


    Madde-28) Sorunlar Merkezi üyelerinden herbiri, ön projenin yetersizliği, projenin yetersizliği, ihale edilen firmanın yetersizliği, enflasyona sebebiyet vereceği, işlerin yürümediği, sorunların çözülemediği ve yolsuzluğun yapıldığı gibi konularda her zaman hakemlere gidip dava açma hakkına sahiptir. Kararlar kesin olmakla beraber, işin düzeltilmesi halinde davacı üyenin onayı veya yeni hakemler kararı ile faaliyete devam edilir. Yeni hakemler heyetinde eski hakemler yer alamaz.

ADİL DÜZEN İNSANLIK ANAYASASI

  • İçindekiler

    1. KURULUŞ 5


    I. İNSANLIK 5


    Madde-1a) Yeryüzü İnsanlığındır 5


    Madde-1b) İnsanlar insanlığa borçlanırlar 5


    IA. HUKUK DÜZENİ 6


    Madde-2a) İnsanlar topluluk içinde yaşarlar 6


    Madde-2b) Hukuk düzeni haklıyı kuvvetli kılan düzendir 6


    IB. ASKERİ DÜZEN 7


    Madde-3a) Askeri düzende kuvvetli olan haklıdır 7


    Madde-3b) Askeri düzene hukuk düzeni kuralları içinde geçilir. 7


    IC. KAMU GÖREVİ 8


    Madde-4a) İşleri halk mevzuata göre serbestçe yapar 8


    Madde-4b) Görevliler güdücü değil gözetleyicidirler 9


    ID. GENEL HİZMET 10


    Madde-5a) Rekabetin sağlanamadığı işlerde işler, genel hizmet yoluyla görülür. 10


    Madde-5b) Kamu ve genel hizmetler 12


    2. İNSANLIK 19


    A.YERYÜZÜ 19


    Madde-6a) Yeryüzü hizmet karşılığı olmak üzere işgalle bölüşülmüştür. 19


    Madde-6b) Merkez toprakları taşralılara açıktır 21


    B. BÖLÜŞME 21


    Madde-7a) Toplulukların kurulmaları ve tasfiyesi 21


    Madde-7b) Toplulukta paylar pay belgeleriyle belirlenir. 22


    C. DAYANIŞMA 23


    Madde-8a) Dayanışma Ortaklıklarının Kurulması 23


    Madde-8b) Dayanışmanın Hükümleri 24


    D- İNSAN 26


    Madde-9a) Her âdemoğlunun kişiliği vardır. 26


    Madde-9b) Ehliyetler dayanışma ortaklıklarınca tevcih edilir 27


    3. YERYÜZÜ 30


    A. MECLİSLER 30


    Madde-10a) Meclisler ilmi danışmanlardan oluşur. 30


    Madde-10b) Başkanlar toplulukların başkanlarıdır. 31


    B. ŞURALAR 32


    Madde-11a) Şuralar dayanışma sorumlularından oluşur 32


    Madde-11b) Görev ve hizmetler şuralarca bölüşülmüştür. 33


    C. İŞLETMELER 33


    Madde-12a) İşletmeler ehliyetli emek sorumluları tarafından kurulur. 33


    Madde-12b) İşletmelerin büyüklükleri 34


    D. BİRLİK 35


    Madde-13a) Güvenlik nöbetleşe sağlanır. 35


    Madde-13b) Genel hükümler 40


    4. İNSAN 42


    A. GÖREV 42


    Madde-14a) Görevler ehliyete dayanır. 42


    Madde-14b) Başkan ve bakanlar 42


    B.YETKİ 44


    Madde-15a) Mülkiyet 44


    Madde-15b) Sosyal yetkiler 45


    C.SORUMLULUK 46


    Madde-16a) Suç ve cezalar 46


    Madde-16b) Genel hükümler 49


    D.HAKLAR 49


    Madde-17a) Ücretler 49


    Madde-17b) Birlikte yaşama hakları 50


    E.BÜTÇE 51


    Madde-18a) Bütçe halkın isteklerine göre yapılır 51


    Madde-18b) Kamu vakıflarının bütçeleri 52


    F.YAŞAMA 54


    Madde-19a) Selem kredileri 54


    Madde-19b) Genel hizmetler 55


    G.YASAMA 56


    Madde-20) Mevzuat, maşeri kararlarla oluşur. 56


    H.MEVZUAT 61


    Madde-21a) Anlaşmalar 61


    Madde-21b) Mevzuatın yapılması 62


    İ.ÇALIŞMA 63


    Madde-22a) Herkese İş 63


    Madde-22b) İnşaatın yapılması 63


    KREDİ 64


    Madde-23a) İlçelerde mağaza ve ambarlar 64


    Madde-23b) Kredileşme 65


    K.PAYLAŞMA 66


    Madde-24a) Geçici kararlar 66


    Madde-24b) Hakem kararları 67


    L.VERGİ 68


    Madde-25a) Resmi ücretle toprak değeri ve alt yapı payı 68


    Madde-25b) Vergi ödeme beyana tabidir. 69


    ANAYASA GENEL KURALLARI 70


    Kural 1 70


    Kural 2: Yetki ve sorumluluk kuralı 70


    Kural 3: Yetki kuralı 71


    Kural 4: 71


    Kural 5: Kıyam kuralı 71


    Kural 6: Hilafet Kuralı 72


    Kural 7: Kamu Giderleri Kuralı 72


    Kural 8: 73


    Kural 9: Yardımlaşma Kuralı 73


    Kural 10: Kolaylık Kuralı 73


    Kural 11: Üründen Vergi Kuralı 73


    Kural 12: Rehin Kuralı 73


    Kural 13: Dayanışma Kuralı 73


    Kural 14: 74


    Kural 15: Tüketimde dayanışma kuralı 74


    Kural 16: Bölüşme kuralı 74


    Kural 17: Öncelik Kuralı 74


    Kural 18: 75


    Kural 19: 75


    Kural 20: Hukuk Düzeninin Tanımı 75


    Kural 21: Savaş Düzeninin Tanımı 75


    Kural 22: Harp Düzeni 76


    Kural 23: Hizmet ve Görev Yerleri 76


    Kural 24: Kamil Sayılar Kuralı 77


    SEKİZYÜZLÜ: 25 GENEL HİZMET 78


    Kural 25: Başkanlık kuralı 78


    Kural 26: Mesel Kuralı 79


    Kural 27: İslam (Statü) Kuralı 79


    Kural 28: Belirlilik Kuralı 79


    Kural 29: Mülkiyet Kuralı 79


    Kural 30: Borçlanma Kuralı 80


    Kural 31: Çoklukla Denge Kuralı 80


    Kural 32: Hicret Kuralı 80


    Kural 33: Biat Kuralı 80


    Kural 34: Sayısal Kuralı 81


    Kural 35: Vakitlendirme Kuralı 81


    Kural 36: Karar Verme Kuralı 81


    Kural 37: Erkler Kuralı 82


    Kural 38: İçtihat Kuralı 82


    Kural 39: Tamamlama Kuralı 83


    Kural 40: Kuruluşlar Kuralı 83


    Kural 41: Temsil Kuralı 83


    Kural 42: Şuralar Kuralı 83


    25 GENEL HİZMET TABLOSU 84


    Kural 43: İşletme Ortaklığı Kuralı 84


    Kural 44: Nöbetleşme Kuralı 85


    Kural 45: Ailede İşbölümü Kuralı 85


    Kural 46: Dokunulmazlık Kuralı 85


    Kural 47: Hakemlik Kuralı 86


    Kural 48: Şirketler Kuralı 86


    Kural 49: Savaş Kararı Kuralı 87


    Kural 50: Uygulamada Sorumluluk Kuralı 87


    Kural 51: Kölelik Kuralı 87


    Kural 52: İktisat (İsrafsızlık) Kuralı 89


    Kural 53: Diyet Kuralı 89


    Kural 54: Planlama Kuralı 90


    Kural 55: Eda Kuralı 90


    Kural 56: Şahitlik Kuralı 90


    Kural 57: Ücret Kuralı 90


    Kural 58: Eşitlik Kuralı 91


    Kural 59: Ahsen Kuralı 91


    Kural 60: Senetler Kuralı 92

  • Takdim

    İnsanlık Nuh Aleyhisselam’a kadar kişi yönetimiyle yönetilmiştir. Nuh Aleyhisselam’dan sonra kişilerin yazılı emirleri ile yönetilmeye başlandı. Tevrat ile yöneticilerin yasaları değiştirme yetkileri kaldırıldı,  daha önce hazırlanmış metinlerle yönetilmeye başlandı. Tevrat’ın getirdiği düzen kavmi idi. İsrailoğulları’na hitap ediyordu. Romalılar bunu laikleştirdiler, Roma hukuku doğdu.


    Kuran yasaların nasıl yapılacağı ilkelerini getirdi. Yasaların toplulukları ve çağları değiştirmesi esası içinde bir düzenleme yaptı.  Serbest sözleşme, içtihat ve icma sistemini getirdi. Batılılar serbest sözleşme sistemini kısmen aldılar, icma yerine temsili ekseriyet sistemini benimsediler, bugünkü batı mevzuatı buna dayanmaktadır.


    Kuran’ın getirdiği içtihat ve icma sistemi fıkıhçılar tarafından olgunlaştırıldı ve usulü fıkıh ilmi ile hukuk ilmileştirildi. Batılıların daha bundan haberleri yoktur. Ömrünü dolduran birinci fıkıh uygulaması çağın ihtiyaçlarına cevap vermemektedir. Bunu hisseden birçok siyasetçi ve araştırmacı önerilerde bulunmuştur. Bunlardan biri de Cevdet Paşa’nın Mecelle’sidir.


    Mecelle şu dört noktadan dolayı İslam fıkıh anlayışına uymaz:


    Mecelle, İslam fıkhının batı kanun sistemine uyarlanmasıdır. Bu, sistemi kökünden değiştirmedir. Serbest sözleşme sisteminden dayatmalı kanun sistemine geçilmiştir.

    İslam düzeninde hükümdarların özel hukuka dair hükümler koyma yetkileri olmadığı halde Mecelle buna dayanmaktadır.

    Mecelle’de birçok taviz verilmiştir. Faiz yasağından bahsedilmemiştir.

    Mecelle çok eskidir. Mesela usul-ü muhakemat yoktur.  İslam fıkhını batı yargılama sistemi içine oturma çabasıdır.

    Cumhuriyetle bu yama fıkıh sisteminden, batının serbest sözleşmeli kanun sistemine geçilmiştir.


    İbn-i Teymiyye’den başlayan bir görüş vardır. Fıkıh yeniden düzenlenmiştir.  Bediüzzaman, İkbal, Akif gibi pek çok âlim bunları savunmuştur. Ne var ki örnek denemelere girilmemiştir.


     


    Akevler


    1967’de İzmir’de kurulan Akevler ise tamamen farklı bir yöntem kabul etmiştir.


    Amaç, makro yeni düzen getirme yerine mikroda içtihatlar yaparak uygulamalar yapmak ve yeni anayasa düzenini ilmi olarak burada incelemektir.

    Bu yeni düzen Kuran’a dayanmalıdır ama Kuran bugünkü müspet ilimlerle anlaşılmalıdır.

    Yeni düzen kuvvete dayandırılmamalıdır. Halk kendi istekleri ile bu yeni düzeni benimsemeli ve bu yeni düzene katılmalıdır. İsteyen de istediği zaman yararlanmalıdır.

    Bu çalışmada ırklar, dinler, rejimler arasında fark gözetilmemeli. Yeni düzen içinde yer almak isteyen herkes yer alabilir.

    Akevler gaye maddesini şöyle yazdı: Çalışmada ve yaşamada birbirleri ile anlaşabilecek kimseleri bir araya getirerek aralarında iktisadi ve içtimai dayanışma ve yardımlaşmayı sağlamaktır. Bunun için bloklar inşa edilebilir, arzu edenleri aynı blokta yerleştirir, isteyenlere blok değiştirme imkânı sağlar.


    Akevler’in kurucuları şunlardır:


    Ömer Faruk Yeğin (İzmir Sanayi Bölge Müdürü)


    Saffet Solak (Tıp doktoru, Profesör)


    Ahmet Tahir Satoğlu (Tıp doktoru Doçent,  Şimdi profesör)


    İhsan Ekinci (İslam enstitüsü öğrencisi, Allah’ın rahmetine kavuşmuştur)


    Osman Eskicioğlu (İslam enstitüsü öğrencisi, şimdi profesör)


    Mehmet Nazif Satoğlu (İktisatçı)


    Ahmet Bülbül (Esnaf)


    Avni Yürek (Esnaf)


    Eşref Akhan (Esnaf)


    Süleyman Karagülle (Yüksek Mühendis)


    Bu çalışmalara Prof. Sebahattin Zaim ile Prof. Hayrettin Karaman da katılmışlardır.


    Bu çalışmalarda Prof. Dr. Necmettin Erbakan işbirliği yapmıştır.


    Bu çalışmaları başlangıçta Risale-i Nur Cemaati ve Tunahan Cemaati desteklemiştir. 


    Bugün Milli Görüş’ten gelen veya ANAP’tan gelen ve yüksek yerlerde görev alan pek çok kimse Akevler içinde ve bu çalışmalarda yer almıştır.


    Halen İzmir’de Hira Karagülle’nin başkanlığında Harun Özdemir, Hilmi Altın, Kazım Erten uygulamalı bu anayasa çalışmalarına devam etmektedirler. Hüseyin Kayahan ve Osman Eskicioğlu oradalar ve çalışmalara katılmaktadırlar.


    İzmir Akevler Kooperatifinin de Başkanı olan Avukat  Doç. Dr. Süleyman Akdemir, İstanbul’da Yeni Yüzyıl Üniversitesinde çalışmalara devam ettiği gibi Süleyman Karagülle ile bu anayasalarla ilgili kitaplar da hazırlamaktadır.


    Prof. Dr. Arif Ersoy doçentlik çalışmalarını bu anayasa üzerinde yapmıştır.  İleride Akevler üzerinde doktora çalışmasını yapacaklar, kimlerin katkıları olduğunu tespit edecekler. Bugün


    Ankara’da Prof. Dr. Ali Erişen’in başkanlığında anayasa çalışmaları devam etmektedir.   İstanbul’da Medhal’de Dr. Hasan Özket’in de katıldığı ve Dr. Bünyamin Demir’in başkanlığında yürütülen çalışmalar bu anayasa çalışmasıdır.


    Ayrıca internet sitemizin ilmi seminerler bölümünde Zafer Kafkas, Cengiz Demirci, Hüseyin Kayahan, Mete Firidin bu çalışmalara katılmaktadırlar. Ümraniye’de Reşat Nuri Erol yazıları redakte ederek günlük olarak aktarmaktadır.


    Bu anayasanın metin çalışmalarına Akevler’in kuruluşu ile başlanmıştır. Metin İzmir’de hazırlanmıştır. Medhal de üzerinde çalışmıştır.


     

    Anayasa’yı Kuran ile delillendirenler


    Her cümlesi Kuran’dan delillendirilerek şerh edilmiş bu çalışma yıllar içinde aşağıdaki ekip tarafından yapılmıştır.  Ekip Arapça’yı ve bugünkü ilimleri bilen bir ekiptir. Hemen hepsinin ikna olmadığı bir delil burada yer almamıştır. Çözümler Süleyman Karagülle tarafından önerilmiştir. Ancak açıklama metninin ifadesi Dr. Lütfi Hocaoğlu’na aittir. Yazılar; Tayibet Erzen, Emine Hocaoğlu ve Leyla Okta tarafından yazılmıştır. Son şeklini Tayibet Erzen vermiştir.

  • Anayasaya Başlarken

    Adil Düzen’e Göre İnsanlık Anayasası çalışmasının ilk kitabı olan Kamu Görevleri başlıca beş bölümden oluşmaktadır. İlk dört bölüm Anayasa’nın ana bölümleri olup, beşinci bölüm bu Anayasa’ya delil oluşturan kuralların yer aldığı Genel Kurallar bölümüdür.


    Ana metin Times New Roman, 12 punto, normal modda, açıklamalar ve deliller ise aynı fontta ancak 10 punto ve italik olarak yer almaktadır. Açıklamalarda yer alan Kuran ifadeleri sure ve ayet numaraları belirtilerek aktarılmıştır. Örneğin 2-29 yazıldığı zaman Bakara suresinin 29. ayeti kastedilmiştir. Kuran’da geçen surelerin numara ve isimlerinin yer aldığı liste ayrıca kitabın sonunda yer almaktadır.


    Her sayfada delil olarak gösterilen ayetlerin Arapça metinleri de yanda yer almaktadır. Bir sayfada yer alan ayetin Arapça metninin birden fazla yer almamasına dikkat edildiğinden Arapça olarak yer almayan ayetlerin önceden geçtiği hatırlanmalı ve aynı sayfada aranmalıdır.


    Ayetler aktarılırken özellikle delile işaret eden kısma vurgu yapıldığından, açıklayıcı olması açısından ayetin öncesi ve sonrasına da bakılması önemle tavsiye edilir.


     


    Editör

    Tayibet Erzen

  • Kamu Görevleri

    1. KURULUŞ


    I. İNSANLIK   


    Madde-1a) Yeryüzü İnsanlığındır


    Yeryüzü İnsanlığındır.(2-21,29 ayetleri. 21. Ayetten önce, Bakara suresinde önce müminlerden sonra kafirlerden daha sonra da münafıklardan bahsediyor. Arkasından “Ey insanlar” diyerek 21. ayete başlıyor. 29. Ayette muhatap zamiri insanlara aitken “Yeryüzünü topluca sizin için yarattı” diyor.) İnsanlar, atalarından devraldıkları(Ademoğulları tabiri Adem’den bugüne kadar gelen ölmüş, yaşayan ve gelecekte yaşayacak bütün insanları içerir. Nas ise şu anda yaşayan insanları kapsar. 2-29’da nasa yani bütün insanlara hitap edilmiştir. 2-30’da Yeryüzüne Adem ve oğulları halife kılınmıştır. Miras ayetlerini de buna dahil edersek yeryüzünün atalardan varis kalarak geçmişten geleceğe intikal ettiği anlaşılır.) yeryüzünü işgal ile aralarında bölüşerek topraklarından yararlanır ve yaşarlar; (3-96, 9-108. Bu iki ayetten biri Mekke’de ilk yapılan eve, diğeri Medine’de yapılan ilk mescide öncelik tanımaktadır. O halde öncelik hak için bir illettir. Bir şeyi ilk alan ya da ilk işgal eden işgal ettiği müddetçe kullanır. Mülkiyet hakkı kazanmaz. Çünkü insan için sa’yinden başka bir şey yoktur.) karşılığında onu imar ederek çocuklarına devrederler.(51-56’nın deliliyle insanlar yeryüzüne bir görev yapmak için gelmişlerdir. Bunun ne olduğunu içtihatla bulmamız gerekmektedir.  Bu, Kuran’da imar kelimesinin geçtiği yerlerden anlaşılmaktadır. 30-9, 9-17,18,19) Onu tahrip etmeye hakları yoktur.(2-11 , 2-114 )


     


    Madde-1b) İnsanlar insanlığa borçlanırlar


    İnsanlar, insanlığa borçlanarak,(11-6) kendilerinin doğmasına sebep olan yakınları tarafından büyütülürler.(2-233) Büyüyünce çocukları doğurup büyütmekle insanlığa karşı borçlarını öderler. Erginken yaşlılara bakarak insanlıktan alacaklı olurlar,(3-195) yaşlanınca da erginler tarafından bakılırlar.(17-23 Ayetinde anne babaya ihsan etmek emredilmektedir. İhsan karşılıksız yapılan iyiliktir. Bu durumda borç ödenen kimse anne baba değildir, anne babaya ihsan edilerek topluluğa borç ödenmiş olmaktadır. Ayetin devamında anne babaya “Öf” bile deme diyerek delaletin delaletiyle anne babaya bakmak farz olmaktadır.)  Bu borç ve alacak ihtiyaca ve imkâna göre olup borcun alacağa eşitliği şeklinde değildir.(14-34 Ayetinde Allah’ın nimetlerinin sayılamayacağı söylenmektedir. 102-8 Ayetinde ise nimetlerden sorulacağı belirtilmektedir. Sayılamayacak kadar çok olan nimetlerin hepsinin hesabını veremeyeceğimize göre karşı tarafın ihtiyacı ve bizim gücümüzün yettiği kadar nimetten sorumluyuz.)


     


     


     


    IA. HUKUK DÜZENİ    


    Madde-2a) İnsanlar topluluk içinde yaşarlar  


    İsteyenler, işgal ettikleri toprakları bir başkanın yönetiminde birleştirerek(17-71, Ayetinde her insanın bir imamı yani yöneticisi olduğu belirtilmektedir. 4-59, Ayetinde Allah’a itaat emredildikten sonra resule ve emir sahiplerine itaat birlikte bildirilmektedir. Bu ayete göre insanlar yöneticilere itaat etmek zorundadırlar. ) ve yaptıkları sözleşmelere göre (5-1,23-8, Bu iki ayet sözleşmelere uyulmasını istemektedir böylece sözleşmeleri meşrulaştırmaktadır. Bir insan sözleşme yapma hakkına sahiptir. Sözleşme yaparsa sözleşmeye uymak zorundadır. Sözleşme ile işgal ettiği toprakları birleştirme hakkına sahip olur.) hukuk düzeni içinde(42-13, Bu ayet dinin yani düzenin şeriat olarak konduğunu belirterek Nuh Peygamber’den beri hukuk düzeninin var olduğunu ve devam edeceğini göstermektedir.) topluluklarını(49-13, Bu ayet bize insanların tek topluluk olmadığını, farklı kabilelerden ve şaablardan (illerden) oluşan topluluklar halinde olduklarını göstermektedir. Bu da insanların farklı topluluklar kurmaları gerektiğinin delilidir.) kurarlar. Aralarında çıkan ihtilafları tarafların seçeceği birer hakem(4-35 Bu ayet aile içi sorunlarda erkek tarafından bir, kadın tarafından da bir hakem seçilmesi gerektiğini bildirmektedir. Kıyas yoluyla her tür anlaşmazlığın çözümünde iki tarafın da birer hakem seçmesi gerektiği sonucuna varılır.) ile hakemlerin seçeceği bir başhakemden(2-188, Ayetinde hakemlere rüşvet verilmesi haram edilmekte ve bununla beraber iktizanın delaleti ile hakemler şeklinde çoğul olarak getirilmektedir. Çoğul da en az üç olduğundan hakem sayısı da üç olmalıdır. İki hakem dışında üçüncüsü başhakemdir. İlk iki hakemin ihtilaf ettikleri noktalarda başhakemin kararı geçerlidir. İhtilaf etmezlerse başhakeme ihtiyaç yoktur.) oluşan hakemler heyetine çözdürürler. Herkesin hak ve hürriyetlerinin sınırı, başkalarının hak ve hürriyetlerinin sınırıdır.(2-29 Ayetinde yeryüzünün topluca insanlar için yaratıldığı belirtilmektedir. 2-188, Ayetinde iktizanın delaletiyle her insana ait malların olduğu anlatılmaktadır. Mülkiyet en temel haktır. Bu nedenle hak ve hürriyetin sınırı başka birinin hak ve hürriyetinin sınırıdır. 2-279, Ayetinde faizden vazgeçilerek ana malın kendisine ait olması belirtilmekte ve arkasından “Böyle yaparsanız ne zulmedersiniz ne de zulme uğrarsınız” denerek birinin hakkının bittiği yerde diğerinin hakkının başladığı anlaşılmaktadır.) Bu sınırı tarafların seçeceği tarafsız ve bağımsız hakemlerden oluşmuş mahkemeler belirler.


     


    Madde-2b) Hukuk düzeni haklıyı kuvvetli kılan düzendir


    Hukuk düzeni haklıyı kuvvetli kılan düzendir.(4-75, Ayetinde zayıfları korumak için savaşmamız gerektiğini emretmekte, böylece haklı olanı kuvvetli kılmak için bizim örgütlenmemizi istemektedir.) Kişiler kişilere değil sözleşmelerle oluşan mevzuata uyarlar (2-286, Ayetinde kazanmanın lehe olduğu ama başkasına uyarak kazanmanın aleyhe olduğu söylenmektedir. Bu nedenle başkalarına uyarak yapılan davranışlar aleyhedir. 5-1 ayetinde sözleşmelere uyulması gerektiği anlatılmaktadır.) ve üstlere değil hakemlere karşı sorumlu olurlar,(33-67,68 Ayetlerinde bir grup uydukları ve kendilerine yolu şaşırtan seyitlerine ve büyüklerine Allah’tan iki misli azap vermesini istemekte ve dışlanmalarını istemektedir. Ancak başkasına uydukları için sorumluluk onlardan kalkmamaktadır.) sorumluluk sonuçlardan değil, davranışlardan dolayıdır. (16-93, Bu ayet herkesin yapmış olduğu şeylerden sorumlu olduğunu göstermektedir.) Davranışların karşılığı da mevzuatla belirlenmiştir. (55-60, Ayetinde iyiliğin الْإِحْسَانِ olarak marife gelmesinden dolayı bu iyiliğin belirli bir iyilik olması gerekir. Karşılığının da el-ihsan şeklinde gelmesinden dolayı yine belirli bir iyilik olduğu ama zamir yerine, kelimenin tekrarlanması nedeniyle aynı iyilik olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ikisinin de marife gelmesi ikisinin de önceden bilinmesini gerektirir. Bu da ancak mevzuatla sağlanır. 6-160 Ayetinde bir iyiliğe on misli iyilikle karşılık verileceği, kötülüğe karşılık ise misliyle cevap verileceği söylenmekte ve böylece karşılıkların ölçülebilir olduğunu ve ona göre hareket etmemiz gerektiğini göstermektedir. Bu da mevzuata göre hareket etmemiz gerektiğini göstermektedir.) Sorumluluk kişisel olup ortak sorumluluk yoktur. (6-164, Ayetinde hiç kimsenin başkasının yükünü yüklenmeyeceği söylenerek sorumluluğun şahsi olduğunu göstermektedir. ) Topluluk hukuk düzeni içinde yaşar ve gelişir. (42-13 Ayetinde Allah’ın şeriatına uyanları Allah’ın seçeceği ve kendisine götüreceği yani yükselteceği anlatılmaktadır. Bu da hukuk düzenine yani şeriata uyanın ilerleyeceğinin ve gelişeceğinin ifadesidir. )


     


     


    IB. ASKERİ DÜZEN


     


    Madde-3a) Askeri düzende kuvvetli olan haklıdır


    Askeri düzende kuvvetli kim ise haklı odur.(2-191, Ayetinde “Onları bulduğunuz yerde öldürün” diyerek askeri düzenden bahsetmektedir. Harp halindeyken verilen bir emirdir. 2-194, Ayetinde topluluğa ne kadar saldırılmışsa misliyle cevap vermesi söylenerek hukuk düzenindeki uygulama gösterilmiştir. 2-256, Burada ise dinde yani düzende zorlama olmadığı belirtilerek hukuk düzeni tanımlanmaktadır. İçinde hiçbir zorlamanın olmadığı düzen hukuk düzenidir.  5-33 Ayetinde Allah ve Resulüyle harp edip adam öldürenlerin cezası öldürülmek veya asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmek veya sürgüne gönderilmek şeklinde tarif edilmektedir. Burada asılan zaten öleceği için asılma ve öldürülme ve diğer cezalar farklı durumlar içindir. Bu ayet bize hukuk düzeninde ve askeri düzende farklı cezalar olduğunu göstermektedir.) Kişiler mevzuata değil üstlerinin emirlerine uyarlar, (4-80, Ayetinde resule itaatin Allah’a itaat olduğu söylenmektedir. Bu ayet askeri düzen içindir. Hukuk düzeninde ise marufu emrettiği, münkeri nehyettiği zaman itaat edilir. 33-6 Ayetinde nebinin, müminlerin kendilerinden daha evla olduğu belirtilmektedir.) mevzuat üstlerin tamamlayıcı talimatlarıdır. (Evleviyetin delaletiyle mevzuat üstlerin tamamlayıcısıdır.) Üstlere karşı sorumludurlar.(2-286, Bu ayet bir kişiye yetkisinden fazla sorumluluk yüklenemeyeceğinin delilidir. Görev hakkı, yetki sorumluluğu getirir.) Hakemlik yok, hâkimlik var.(4-65, Ayetinde hakimlik vardır. Başkan karar vermek zorundadır. Askeri düzen için geçerlidir. 5-42 Ayetinde ise hakemlik yapma başkana serbest bırakılmakta, isterse yapmayacağı belirtilmektedir. Bu ise hukuk düzeni içindir.) Hâkimler merkezden atanırlar ve onlar adına yargılarlar.(4-80, Bu ayet resule itaat edenin Allah’a itaat etmiş olduğunu gösterdiğinden başkanın temsilcisi olan hâkimler de başkan gibi hâkimlik yaparlar.)


     


    Sorumluluk sonuçlardandır.(4-74, Ayetinde savaşta ölenler veya galip gelenlere ecir verileceği söylenmekte mağlup olup da ölmeyenlere bir ecirden bahsedilmemektedir. Yani sonuçtan sorumlu olacağı anlatılmaktadır.) Sonuca ulaşmak için her yol meşrudur.(2-191, Ayetinde “Bulduğunuz yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın” denerek sonuca ulaşmaktaki en uç nokta olan bulduğu yerde öldürme, meşru hale getirilmiştir. Delaletin delaletiyle daha hafif olan her tür yöntem meşrudur.) Kişisel sorumluluk yoktur.(8-60,8-65 Ayetlerinde emirler cemi müzekker geldiğinden burada bir topluluk vardır. Böylece görev topluluğa verilir ve sorumluluk da topluluğa aittir. Cemaat olmadan sorumluluk yoktur.) Ortak sorumluluk vardır. İçte sorumluluk üste aittir.(3-159, Ayetinde “Karar verdiğinde Allah’a tevekkül et” diyerek karar verme yetkisinin işaretin delaletiyle başkanda olduğu anlatılmaktadır.) Dışa karşı sorumluluk ise emire aittir. Devlet askeri düzenle kurulur ve korunur.(59-9 Ayetinde devlet kuruluşunun toprağın ve emniyetin sağlanması ile olduğu söylenmektedir.) Herkesin canını, malını, ırzını ve işini koruma hakkı vardır.  Herkes başkasına yaptığının, kendisine yapılmasını da kabul etmiş sayılır.(2-194 Ayetinde haramların karşılıklı olduğunu söyleyerek birine karşı yapılanın karşılığının diğerine aynısının yapılması olduğunu göstermektedir. )


     


    Madde-3b) Askeri düzene hukuk düzeni kuralları içinde geçilir.


     (2-194, 5-2, Bu iki ayette savaştaki sınır çizilmiş,  düşmanın yaptığı kötülüğün misli kadar kötülük yapılması belirlenmiştir. Misli ise ancak hukuk düzeni kuralları içinde belirleneceğinden askeri düzene ancak hukuk düzeniyle geçileceğine delil olmuş olur.)


     


    Askeri düzenin konu ve sınırlarını haram ve helal olarak içtihatlar belirler.(3-102, Ayetinde müminlere Allah’a hak ile ittika edilmesi emredilmekte, arkasından “Müslüman olma hali dışında ölmeyin” denmektedir. Müminlikten Müslimliğe düşüş olmayacağına göre burada Müslüman olarak ölme, savaş halinde  değil barış halinde ölmektir. Bu nedenle savaş, barış halinin sağlanması içindir. Buradaki Allah’a ittika etme, içtihadını hakkaniyetle yapmadır. Savaş düzeni içinde de barış düzeni içinde de içtihatlar hakkaniyetle yapılıp karara varılmalıdır. Savaş düzenindeki içtihatlardan komutan dünyada sorumlu olmaz, ahrette sorumlu olur.) Askeri kuruluşlar ile hukuk kuruluşları arasındaki dengeyi asker kökenli ancak hukuk düzeni içinde seçilmiş başkanlar tesis ederler.(2-247, Ayetinde İsrail oğullarına melik olarak seçilen Talut’un seçilme sebebi, ilim ve cisim sahibi olması olarak belirtilmektedir. Günümüzde kuvvet ve ilim sahibi olan en yüksek kişiler kurmay askerlerdir.) Askeri kuruluşlar ile sivil kuruluşlar arasında ortaya çıkacak sorunları başkanlar çözümlerler. Askeri düzenin uygulanacağı sahalar ve haller başkanlarca belirlenir. Eğitim ve gözetim yerleri de askeri sahalardır.(5-1, Ayetinde “Siz hurum iken” denmektedir. Haram bölgede olmadığı halde kişi haram halde olabilmektedir. 5-2 Ayetine göre, haram ayı veya haram mekân içindeyken haram gerçekleşmekte kişinin durumuna göre değil, yer veya zamana göre haram olmaktadır. Bunlara kıyasen barış düzeni içinde de askeri düzenin uygulandığı sahalar olur ve tıpkı savaş düzenindeki gibi uygulamalar buralarda yapılır.) Savaşta, seferberlikte, isyanlarda, tabii ve sosyal afet hallerinde başkanların kararları ile askeri düzen uygulamasına geçilir ve onların kararı ile bu düzen sona erdirilir. Askeri düzene geçme ve askeri düzenden çıkma bu anayasanın hükümlerine tabidir. Askeri düzenin içindeki fiillerde bu anayasanın hükümleri geçerli değildir.(47-4 Ayetinde harp ağırlıklarını bırakana kadar savaş muamelelerinin tamamlanması istenmektedir. Barış düzenine geçildikten sonra artık askeri düzen uygulamaları geçerli değildir. )


     


    IC. KAMU GÖREVİ


     (9-111 Bu ayet müminlerin Allah yolunda savaşarak öldüreceklerini ve öleceklerini söylüyor. Bunun karşılığının ise cennet olduğunu söylüyor. Kuran, Tevrat ve İncilde bu vaadin olduğunu söyleyerek ehli kitabın hepsinin mümin olabileceği belirtiliyor. En temel kamu görevi güvenliktir ve bu ayette bu anlatılmaktadır.)


     


    Madde-4a) İşleri halk mevzuata göre serbestçe yapar


    (74-38, 52-21, Bu iki ayette herkesin kazandıklarına rehin oldukları söylenmektedir. Bu, herkesin yaptığından sorumlu olduğunun delili olmaktadır. Aynı zamanda kendi yaptığına rehin olduğundan dolayı sorumlu da yetkili de kendisidir.)


     


    Herkes kendisi için kurallar koyar veya seçer,(2-286 Ayetinde kesbedilenlerin lehte, iktisab edilenlerin aleyhte olduğu söylenerek herkesin yaptığından, içtihadından sorumlu olduğu anlatılmaktadır. 3-7 Ayetinde Kuran’daki müteşabih kısımların tevil ile muhkeme dönüşeceği anlatılmakta, bunu da ancak Allah’ın ve ilimde Rasihlerin bildiğini belirtmekte, böylece müçtehidin Kuran’daki karşılığı tanımlanmaktadır. 16-43 Ayetinde “Bilmiyorsan ehli zikre sor” denmekte. Bilindiği zaman sorulması gerekli değildir. Bir de “Ehli zikre uy” demiyor, “sor” diyor. Yani kılı kılına başkasına uyma değil, öğrenip kendi içtihadıyla hareket etmeyi önermektedir. Sorulacak kimsenin de sorulacak kimse olabilmesi için sağ olması gerekmektedir.) bunları her zaman değiştirebilir, ancak kurallar yürürlükte iken onlara uymak zorundadır.(18-27 Ayetinde “Rabbinin kitabında sana vahyoluna uy” denmekte, “size” denmemekte, bir de الَّذِي değil de مَا  kullanılmaktadır. مَا  umumi ismi mevsuldür, herkesin kendi içtihadının olduğunu gösterir. الَّذِي ve إِلَيْكُمْ  olsaydı o zaman tek bir kitap kastedilmiş olurdu. 2-106 Ayetinde ayetin geçersiz kılınmasından veya unutturulmasından bahsediyor. Burada آيَةٍ nekredir yani belirsizdir. Daha sonra bunun yerine daha hayırlısı veya benzerinin geleceği söylenmektedir. Yani آيَةٍ hazfedilmemekte değiştirilmektedir. Buna kıyasen bir kural yürürlükte iken ona uyulur, ancak bu kural yürürlükten kalkabilir ve yerine ya onun gibi ya da daha iyi bir kural konur. Bundan sonra da bu kurala uyulur. ) Uymaz da biri zarar görürse onu tazmin eder.(5-1 Ayetinde akitlere vefa gösterilmesi emredilmektedir. İbadetlerde yerine getirilmeyen ibadet için sonradan yapılan farklı eda şekilleri vardır. Buna kıyasen akdine uymayan kişide zarar doğmuşsa o zararı tazmin eder.) Herkes diğer insanlarla istediği sözleşmeleri yapar veya sona erdirebilir.(5-1 Ayeti serbest akitlerin yapılabileceğini işaretin delaletiyle göstermektedir. 2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığı söylenmektedir. Akdi sona erdirememek zorlamaktır. Kişi akdi istediği zaman sonlandırır ancak bu nedenle karşı taraf zarara uğramışsa tazmin eder.)  Herkes istediği topluluğu kurma, topluluğa girme ve topluluktan çıkma hakkına sahiptir.(4-97 Ayetinde melekler günah işleyenlere sebebini sormakta, onlar da zayıflıklarını gerekçe göstermektedirler. Ancak melekler bu gerekçeyi kabul etmemekte, hicret etmeleri gerektiğini söylemektedir. Böylece topluluk içindeki güçsüz insanların o topluluktan çıkarak başka topluluğa girmeleri farz olmaktadır. Bu nedenle hicret demokrasisinin mekanizmasının kurulması gerektiği bu ayette belirtilmektedir. Eğer hicret muhaceret şeklinde olursa başka topluluğa girmektir, hicret olursa terk etmedir. 59-9 Ayeti yeni topluluk kurmanın başlangıcının nasıl olacağını anlatmaktadır. Önceden bir grubun giderek yerleri ve o yerlerin güvenliğini sağladığını anlatmaktadır. Bu da yeni topluluk kurmanın delilidir.) Ancak bir topluluğa katılmışsa o topluluğun sözleşmelerine ve yetkililerine uymak zorundadır. (23-8 Ayetinde emanet ve ahitlerin yerine getirilmesi delillendirilmektedir. 7-157 Ayetinde ümmi nebi resul olan Muhammed Aleyhisselam’a uyma emredilmekte, onun marufu emrettiği, münkeri nehyettiği, iyi şeyleri helal, kötü şeyleri haram ettiği belirtilmekte, böylece o topluluğun yetkilisi olan nebi resule uyma, unun koyduğu kurallar olan emir, nehiy, helal ve haramlara uyma zorunluluğu getirilmektedir. Böylece kişinin bulunduğu topluluğun yetkililerine ve kurallarına uyması delillendirilmektedir.) Uymaz ve bu nedenle bir zarar doğarsa onu tazmin eder.(5-1 Ayetinde akitlere vefa gösterilmesi emredilmektedir. İbadetlerde yerine getirilmeyen ibadet için sonradan yapılan farklı eda şekilleri vardır. Buna kıyasen akdine uymayan kişi de zarar doğmuşsa o zararı tazmin eder.) Herkes diğerleri ile çıkan anlaşmazlıkları hakemler yoluyla çözmek zorundadır.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte, ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 4-59 Ayetinde aranızda niza olursa onu Allah ve resulüne götürün demektedir. Önceki ayette bunun bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. Nizaların çözüldüğü müessese hakemlik olduğundan dolayı her tür niza Allah ve resulüne yani hakemlere götürülmelidir.) Hakemlerin kararlarına uymayanlar hukuk düzeninin korumasından yararlanamazlar.(4-65 Ayetinde bir olay meydana geldiğinde hakemle çözülmezse imanın gerçekleşmediğini anlatmaktadır. İman da emniyettir. Hukuk düzenini sağlayan da imandır. Bu nedenle hakeme gitmeyenler ve karara uymayanlar hukuk düzeninin emniyetinden faydalanamazlar.)


    Kişiler mevzuat içinde hürdürler ve topluluk içinde doğmuş ve doğacak haklarını hukuk düzeni ile korurlar.


     


    Madde-4b) Görevliler güdücü değil gözetleyicidirler


    (2-104 Ayetinde iman edenlere ‘Bizi güt deme, bizi gözet de.’ diye emredilmiştir. Bu da görevlilerin güdücü değil, gözetleyici olduğunun delilidir.)


     


    Topluluk hukuk düzeni içinde kişilerin serbest davranışları ile yaşar, kişilere müdahale edilmez. (3-19 Ayeti Allah indinde düzenin barış düzeni olduğunu yani hukuk düzeni olduğunu belirtmektedir. 2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığını söylemektedir. 3-19’dan anlaşılan dinin barış olduğudur. Bu ayetle de hukuk düzeninde hiçbir zorlamanın olmadığı görülmektedir. 2-208 Ayeti iman edenlere topluca barışa girmeyi emretmektedir. Bu da barış yani hukuk düzeninin bireysel değil, topluluğun tamamıyla birlikte olacağını göstermektedir.) Zarar verirlerse sonra hakemler tarafından tazminata veya kısasa mahkûm edilirler.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 4-59 Ayetinde “Aranızda niza olursa onu Allah ve resulüne götürün” demektedir. Önceki ayette bunun bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. Nizaların çözüldüğü müessese hakemlik olduğundan dolayı her tür niza Allah ve resulüne yani hakemlere götürülmelidir.)  Hakemlerin adil karar verebilmeleri için gözetleyici görevliler vardır.(5-8 Ayetinde iman edenlere kıstla şehitlik için kayyumlar olmayı emretmektedir. Yani kıstı sağlamada bir müesseseden bahsetmektedir. Bu da şehitlik yani gözetleyicilik müessesesidir. 12-26’da ise şahitlikten bahsetmektedir. Şahitlik gözetleyicilik değildir. Görgü tanıklığı ve bilirkişiliktir. Bu ayetteki bilirkişiliktir. Çünkü şahit olayı görmemiştir. Sadece yorum yapmaktadır, bir karar belirtmediğinden dolayı şehit değil şahittir. 2-282 Ayetinde borçlanmanın yazılması görevini şehitlere vermektedir. Bu da şehitliğin sorumluluk gerektiren bir müessese olduğunun delilidir.) Bunların kayıt ve şahadetleri ile hakemler karar verirler.(5-106 Ayetinde şehitlik için gerekli şartın عَدْلٍ sahibi olunması gerektiği belirtilmektedir. Eğer sizden değilse yemin etmeleri gerektiği yazılmaktadır. Bu da şehitliğin bir görev olduğunu göstermektedir. 4-59’da ise nizaların çözülmesinde hakemlere gidilmesi söylenmektedir. Yani şehitlerin şahadeti yetmemektedir. Sonuçta hakemler şehitlerin şahadetine dayanarak karara varırlar.) Taraflar hakem kararlarına kendi istekleri ile uyarlar.(4-65 Ayetinde hakem kararına gönlüyle uymadan iman etmiş olunmayacağını söyleyerek tarafların hakem kararlarına kendi istekleriyle uymaları gerektiğini delillendirmektedir.) Hakem kararlarına uymayanları görevliler etkisiz hale getirirler.(8-20 Ayetinde “Allah ve resulüne uyun” denmekte ayetin devamında ise “Ondan yüz çevirmeyin” derken müfret zamir döndürmekte böylece Allah ve resulü teriminin tek bir müessese olduğu anlaşılmaktadır. 5-33 Ayetinde Allah ve Resulüyle harp edip adam öldürenlerin cezası öldürülmek veya asılmak veya elleri ve ayakları çaprazlama kesilmek veya sürgüne gönderilmek şeklinde tarif edilmektedir. Böylece hakem kararına uymayanların etkisiz hale getirilme şekilleri anlatılmaktadır.)


     


    Görevliler, halkın işlerine ve kararlarına baştan karışamazlar ve hakem kararı olmadan da bir yaptırımda bulunamazlar.(2-256 Ayetinde dinde yani düzende hiçbir zorlamanın olmadığını söylemektedir. 3-19’dan anlaşılan dinin barış olduğudur. Bu ayetle de hukuk düzeninde hiçbir zorlamanın olmadığı görülmektedir)  Görevlilerin görevleri sırasında aldıkları kararlar hakem kararları ve mevzuat hükmündedir.(4-59 Ayetinde أُولِي الْأَمْرِ  yani görev sahiplerine uyun diyerek görevlilerin yetkileri içindeki kararlarının mevzuat hükmünde olduğunu göstermektedir.) Halk ya bulunduğu yeri terk eder veya itiraz etmeden uyar.(47-20 Ayeti Mekke dönemindeyken savaşmak isteyenlere savaşın yasaklandığının delilidir. 8-74 Ayetinde iman edenlerin hicret ve cihat etmesi وَ harfiyle birlikte söylenmiştir. 4-97 Ayetinde yerde zayıf olanların hiçbir şey yapmaması mazur görülmemekte, hicret etmeleri gerektiği melekler tarafından söylenmektedir. Bu 3 ayete göre halk bulunduğu yerde görevlilerin kararına uyar. Bu karardan dolayı günaha giriyorsa hicret eder ve sonra cihad eder.) Mağdur olanlar sonra hakemlere giderek haklarını alırlar.


     


    (4-14 Ayetinde “Kim Allah ve resulüne isyan ederse”  denmekte ve bunun için مَنْ şart ismi kullanılmaktadır. Burada مَنْ umumu ifade eder. Bu nedenle herkesi kapsamaktadır. Ayetin devamında onun hududuna teaddi etmekten bahsetmekte, böylece “Allah ve Resulü” teriminin tek bir müessese olduğuna işaret etmektedir.  5-33 Ayetinde Allah ve resulüyle harbeden kimseler derken الَّذِينَ  has ism-i mevsulü kullanılmıştır. Sonra bunların cezası anlatılmıştır. Bu da hakem kararlarının toplulukların da üstünde olduğunu gösterir.) Görevlilere müdahale, işlerine müdahaledir. Görevli yetkisini aşarak birisini mağdur etmeye kalkarsa bu kimsenin kendini savunma hakkı vardır. (2-194 Ayetinde haramların karşılıklı olduğu söylenmekte. “Kim sınırı aşarsa siz de ona sınırı aştığının misliyle cevap verin” denmektedir. Bu nedenle yetkili de olsa yetki sınırlarını aşarak mağdur etmeye kalkarsa görevlilik ayrıcalığını kaybeder.)




    Genel hizmetlerin bir kısmını da nöbetli birlikler yapar ve bunlara genel hizmetleri karşılığı kamu bütçesinden pay da verilebilir.(30-31,33 Bu ayetlerde münib olan gruptan bahsetmektedir. Münib olma nöbetli olma demektir. Yönelme, dönme kelimesinden gelmiştir. Nöbetlilik kamu hizmetidir. 9-29 Ayetinde kendilerine kitap verilenlerden bir grupla cizye verilene kadar kıtal edilmesi emredilmektedir. Bu kimseler askerliği yapmayıp bedel ödeyen kimselerdir. Buna kıyasen bir kamu hizmeti yapılmayıp başkasına yaptırılıyorsa yaptıranlar bedelini öderler.) Bu husus mevzuatça belirlenir.(9-29 Ayetinde verilecek cizye harfi tarifle getirilmiştir. Bu nedenle belirli olması gerekir. Bunu da topluluğun günün şartları içinde belirlemesi mevzuatla olur.) Genel hizmetlerden nöbetli birlikler de yararlanabilirler. Ek harcama gerektirmiyorsa bir şey istenmez.(9-60 Ayetinde sadakadan bahsetmektedir. Sadakayla zekâtın farkı şudur: zekât toplanan vergi iken sadaka yalnızca vergi değildir, devletin yani bucağın gider bütçesidir. Kaynağı zekat ve diğer gelirlerdir. Kurallı dişil çoğul getirilerek de buna işaret edilmiştir. Sadakanın dağıtıldığı yerlerden biri olarak da الْعَامِلِينَ عَلَيْهَا  şeklinde bir ifadeyle sadaka üzerinde çalışanlar kast edilmiştir. Burada kurallı eril çoğul getirilerek bunun bir kurum olduğu gösterilmektedir. Bu kurum da kamu görevlileri ve genel hizmetlilerdir. Sonuçta bunlar kendi yaptıkları hizmetlerden de yararlanmaktadırlar.)

  • Genel Hizmetler

    Madde-5a) Rekabetin sağlanamadığı işlerde işler, genel hizmet yoluyla görülür.


     


    (9-60 Ayetinde kamu gelirlerinin dağıtılmasında üç grup tanımlanmaktadır. لِ harf-i ceriyle tanımlanan ilk grup sadakanın doğrudan verileceği kimselerdir. Diğer iki grup فِي harf-i ceriyle tanımlanmaktadır. Burada tanımlananlara doğrudan verilmez. Üçüncü grup olarak anlatılan سَبِيلِ اللَّهِ  ve ابْنِ السَّبِيلِ  genel hizmetin vakfı ve genel hizmette çalışan amiller dışındaki diğer kimselerdir. 4-29 Ayetinde ticaret, aslında malları aranızda batıl olarak yeme şeklinde tanımlanmıştır. Ama rıza ile yapılması şartıyla helal edilmiştir. Rekabetin sağlanamadığı durumlarda tekel meydana gelerek denge bozulur ve ticaret rızasız hale gelir. Bu durumda sebillillah yani vakıf devreye girer ve bu işleri genel hizmet yoluyla yapar. 55-9 Ayetinde dengenin bozulmaması gerektiği anlatılmakta. Tekel, dengenin bozulduğu bir durumdur. Bu nedenle tekeli önleme tedbirleri alınmalıdır.)


     


    Hukuk düzeni mevzuata göre kişilerin kendi çıkarları doğrultusunda serbest rekabet içinde gerçekleşir.(17-7 Ayetinde “İhsan ettiğinizde kendinize ihsan etmiş olursunuz” denerek insanların iyilikleri kendi çıkarları için yapacakları anlatılmaktadır. Kötülük edince de kendine kötülük etmiş olur denerek de kötülüğün sonucunun kötülüğü yapan kimseye ileride zarar vereceği, iyilik yapanın da ileride kendisine fayda vereceği anlatılmaktadır.) Serbest rekabetin tekele dönüşmesi hukuk düzeni içinde önlenir.(59-7 Ayetinde feyin dağılımı anlatılmakta ve bunun sebebinin de دُولَةً’in yani ekonomik döngünün yalnızca zenginler arasında olmaması gerektiği anlatılmaktadır. Böylece bu ayet tekeli önleme mekanizmasını anlatmaktadır. Buna kıyasen serbest rekabetin tekele dönüşmesinin önlenmesinin gerektiğine de delil olmaktadır.) Bir işte tekelleşme hukuk düzeni içinde önlenemiyorsa, vakıf kuruluşlar içinde serbest rekabet gerçekleştirilir ve hizmet karşılıksız verilerek tekel önlenir.(9-60 Ayetinde kamu gelirlerinin dağıtılmasında üç grup tanımlanmaktadır. لِ harf-i ceriyle tanımlanan ilk grup sadakanın doğrudan verileceği kimselerdir. Diğer iki grup فِي harf-i ceriyle tanımlanmaktadır. Burada tanımlananlara doğrudan verilmez. Üçüncü grup olarak anlatılan سَبِيلِ اللَّهِ  ve ابْنِ السَّبِيلِ  genel hizmetin vakfı ve genel hizmette çalışan amiller dışındaki diğer kimselerdir. 4-29 Ayetinde ticaret, aslında malları aranızda batıl olarak yeme şeklinde tanımlanmıştır. Ama rıza ile yapılması şartıyla helal edilmiştir. Rekabetin sağlanamadığı durumlarda tekel meydana gelerek denge bozulur ve ticaret rızasız hale gelir. Bu durumda sebillillah yani vakıf devreye girer ve bu işleri genel hizmet yoluyla yapar. 55-9 Ayetinde dengenin bozulmaması gerektiği anlatılmakta. Tekel, dengenin bozulduğu bir durumdur. Bu nedenle tekeli önleme tedbirleri alınmalıdır.)


     


    Vakıf kuruluşlarda kararları, uygulayıcılar değil konan mevzuat almış olur.(9-60 Ayetinde فِي سَبِيلِ اللَّهِ denerek Allahın yolu denmiş olmakta yani topluluğun tasarrufunda olduğu belirtilmiş olmaktadır. 59-7 Ayetinde fey dağıtımında لِلَّهِ  ve لِلرَّسُولِ denmektedir. لِلَّهِ dendiği yerlerde dağıtımın kuralı mevzuatladır. لِلرَّسُولِ dendiği yerlerde yöneticilerin tasarrufundadır.) Hizmetlilere ehliyeti kamu verir.(4-58) Ayetinde “Emanetleri ehline verin” demekte, emanetler kurallı dişil çoğul olarak gelmektedir. Bu nedenle emanetler bir sistemdir ve kamu görevini ifade eder. Arkasından hakemlik müessesesini anlatmaktadır. O da genel hizmetin bir örneğidir. Bu ayette “Allah size emrediyor” diyerek ehliyetin topluluk yani kamu tarafından verileceğini bildirmektedir.) Ücretlerini kamu öder.(2-282 Ayetinde ”Şahit ve kâtip zarara uğratılmasın” denmekte, nehiy meçhul olarak gelmekle zarara uğratan kimsenin belirsizliği sağlanmaktadır. Siz zarar vermeyin veya taraflar zarar vermesin dememektedir. Bu nedenle buradaki zarar vermeme ücretin ödenmesidir. Kim görev vermişse ücreti o öder. Bu da kamudur.) Hizmet şekillerini kamu belirler.(2-282 Ayetinde borçlanma muhasebesinin tutuluş şekli anlatılmaktadır. Bu anlatıldıktan sonra da kâtip ve şahidin ücretinin ödenmesi istenmektedir. Bu kural kıyas yoluyla bütün genel hizmetlere ve kamu görevlerine şamildir.) Halk kendi hizmetlisini kendisi seçer ve kendisine hizmet vereni her zaman değiştirebilir.(5-7 Ayetinde Allah ile misakın karşılıklı anlaşmayla olduğunu söylemektedir. Allah’la anlaşmak toplulukla anlaşmaktır. Buna kıyasen herkes kendi hizmetlisini seçer.) Hizmetlilere ücret, yaptıkları işe göre değil, yüklendikleri sorumluluğa göre verilir. Bu, hizmette serbest rekabeti sağlar.(2-286 Ayetinde Allah’ın hiçbir kimseye taşıyabildiği yük dışında sorumluluk yüklemediği bildirilmektedir. Bu ayet mükellefiyetin yani sorumluluğun esas olduğunu göstermektedir. 55-9’da “Dengeyi bozmayın” denmektedir. Eğer genel hizmetliye sorumluluğuyla orantılı değil de yaptığı iş başına ücret ödenirse genel hizmetli işleri iyi yaparsa az para kazanır, kötü yaparsa çok para kazanır.)


     


    Hizmet görevlileri ilçelerde bulunur.(55-33 Ayetinde insan ve cin topluluklarına seslenirken kullanılan  مَعْشَرَ kelimesi on anlamındaki aşere kökünden gelmektedir. Bu da toplulukların teşkilatlanmasının onlu sisteme göre olacağının delilidir. Bununla uyumlu olarak 28-12 ayetinde ehli beyt, 2-58 ayetinde karye, 25-49 ayetinde belde, 28-15 ayetinde Medine, 2-61 ayetinde mısr yer olarak geçmektedir. 26-214 ayetinde aşiret, 49-13 ayetinde kabile ve şaab, 10-74 ayetinde kavm ve 2-44 ayetinde nass ümmet olarak geçmektedir. Hizmetler karye gibi yerlerde yapılmaktadır. Diğer taraftan 4-58 ayetinde  geçen “Emanetleri ehline verin” emrine göre rasihler mısırda, fakihler medinede, 16-43 ayetinde “Ehli zikre sor” denmektedir, onlar da beldelerde görev yapacaklardır.) Semtlerde temsilcileri vardır.(16-43 ayetine göre ehli zikre soracak olan bir hizmetli olacaktır. Bu da ehle zikirden sonraki amildir. Onlar da sıraya uygun olarak semtlerde bulunur.) Bölge merkezlerinde ihtisas yapmış danışmanları vardır. (Ehle-zikr, zikr ehlidir fakat fıkıh etmez. Fakihlere ihtiyacı vardır. Fakihler de sıraya uygun olarak bölge merkezlerinde bulunur.) Danışmanın kıta merkezlerinde araştırmacısı vardır.(Sıraya uygun olarak fakihin üstünde Rasih vardır ve Rasih de yine sıraya uygun olarak kıta merkezinde bulunur.) Halk ilçedeki görevlilerin talimatı ile semtlerdeki temsilcilerden hizmet alır.(16- 43 ayetine uygun olarak semtteki temsilci yani amil, ilçedeki ehli-zikre sorarak halka hizmet verecektir.) Hizmet halkın ayağına götürülür. Gerekirse görevli, danışman ve araştırmacı semte veya bucak merkezine gelerek sorunu çözümler. Sorunun çözümlenmesi için araçlara ihtiyaç varsa ve o araç taşınamıyorsa o zaman kişi merkeze götürülür.(4-5 Ayetinde “Allah’ın sizi kıyam kıldığı malları” denmektedir. 4-34 Ayetinde ise “Erkekler kadınların kayyumudur” denmektedir. 4-135 Ayetinde kıstla kayyumlar olarak genel hizmetin Kuran’daki karşılığını kıyam kelimesi olarak göstermektedir. 3-104 Ayetinde marufu emreden, münkeri nehyeden bir grubun olması emredilmektedir. Emir Allah’a ait olduğundan dolayı kamu görevini ifade eder. 6-165 Ayeti gereği kamu görevinin ise Kuran’daki karşılığı hilafettir. Kıyam yani genel hizmet bu ayetlerden anlaşıldığı gibi yerinde yapılır.)

  • İnsanlık

    A.YERYÜZÜ


    Madde-6a) Yeryüzü hizmet karşılığı olmak üzere işgalle bölüşülmüştür.


    Yeryüzü insanlığındır. İnsanlık onu imar ile yükümlüdür.(51-56‘da Allah insanları ve cinleri ibadet etmek için yarattığını söylemektedir. 2-83‘te İsrailoğullarından alınan misaktan bahsetmektedir. Bu misakın yalnızca Allah’a ibadet etmek, anne ve babaya, akrabaya, yetimlere ve miskinlere ihsan etmek ve insanlara güzel sözler söylemek ve namazı kılmak ve zekâtı vermek olduğunu söylemektedir. 20-14’te Allah, “Bana kulluk edin ve zikrim için namazı ikame edin” demektedir. 21-73‘te Allah onlara hayratı işlemeyi, namazı kılmayı, zekâtı vermeyi ve ibadet edenler olmayı vahiy ettiklerini söylemektedir. Bunlara göre ibadet etmek hayrat işlemek değil, ihsan etmek değil, güzel söz söylemek değil, namazı kılmak değil, zekâtı vermek değildir. İbadet etmek bunların dışındadır. 11-61’de Allah’ın insanları yeryüzünden inşa ettiği söylenmekte, insanlardan yeryüzünü imar etmelerini istemektedir. Bu imar, bir ibadettir.)  İmar daha çok insanı barındıracak hale getirmedir.(İmar ömürle aynı köktendir ve sülasisi müteaddidir, bu nedenle bir yeri yaşanacak hale getirmektir.) Yeryüzü araştırma merkezlerinin çevrelerinde kıtalara bölünmüştür.(Hizmetler karyede, beldede, medinede, mısrda yapılır. Kuran’da bu kelimelerle geçmektedir. İlmi seviyeler ise amil, zakir, fakih ve rasih olarak bu sıraya uygundur. 11-3 ‘te “Her fazl sahibine fazlını verir” demektedir. Bu fazl sahibi olan ilmi seviyeler de bu sıraya göre kendi yerlerindedir. Rasih araştırmacıdır. 72-14’te “Kim İslam olursa onlar rüştü araştıranlardır” demektedir. Araştırmayı yapan rasihlerdir.  مَنْ أَسْلَمَ diyerek Müslim olanı söylediği için tüm insanlarla ilgilidir. Tüm insanlarla ilgili olan yer kıta merkezleridir. Bu denenle araştırma merkezleri kıtalardadır.)


     


    Denizler ile kıta merkez bölgeleri ve kıtaları birbirine bağlayan yol şeritleri dışında kalan kıta toprakları, bu toprakları dış saldırılara karşı savunma karşılığı ülkelere temlik edilmiştir.(4-90’da kıtalin kavimler arasında olduğu anlatılmaktadır. Bu nedenle dış savunma kavim bazında olur, buna dayanarak kıtalar kavimler arasında bölüştürülür. 22-27’de insanlara hac için Kâbe’ye yaya veya araçlarla her tür yoldan gelmeleri için duyuru yapılması emrediliyor. Mekke insanlık merkezidir. Mekke’ye gelen yollar da bu nedenle bu ayete dayanarak ülkelere değil, insanlığa aittir.) Savunma cephe savaşları ile askeri düzen içinde gerçekleşir.(2-191’de”Yakaladığınız yerde öldürün, sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın” demektedir. Bu, askeri düzende geçerlidir. 2-194’te “Size kim saldırırsa siz de onun misliyle ona saldırın” demektedir. Bu ise hukuk düzeninde geçerlidir.) Her ordu kendi bölgesini korumada kendisi savaşır. Düşman birlikte saldırsa bile biz ordu ordu savunur ve saldırırız.(8-57 Ayetinde geçen فَشَرِّدْ ifadesine göre her ülke bölgelere ayrılacak, her bölge ayrı savunma merkezi olacaktır.) Ülke toprakları ihtisas hizmetleri çevrelerinde bölgelere bölünmüştür.(Örneğin; Türkiye, merkezleri Samsun, Tekirdağ, Bursa, İzmir, Adana, Diyarbakır, Van, Erzurum, Konya, Sivas, Afyon ve Ankara olmak üzere 12 bölgeye ayrılabilir.) İhtisas hizmetleri genel hizmetlerin alt bölümleridir.(Hizmetler karyede, beldede, medinede, mısırda yapılır. Kuran’da bu kelimelerle geçmektedir. İlmi seviyeler ise amil, zakir, fakih ve rasih olarak bu sıraya uygundur. Fakih bu sıraya uygun olarak medinede yani bölgede ihtisas hizmeti verir.)


     


    Meskûn olmayan dağlar ve savunmaya ayrılmış yerler ile bölge merkez illeri ve bölgeleri birbirine bağlayan yol şeritleri dışında kalan bölgelerin toprakları iç güvenlik karşılığı illere temlik edilmiştir. (Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2, Harp Düzeni Kuralı 22) İç güvenlik, hakemlerin kararı ile tenkile(yok etmek, kaldırmak) mahkum olan kimseleri başkalarına zarar vermeksizin etkisiz hale getirmektir. (5-38’de hırsızın elinin kesilmesinin bir ceza ve nekal olduğu anlatılmaktadır. Kesilme hükmüne nekal illettir. Harp Düzeni Kuralı 22’de de çaprazlama kesilmenin illeti نَكَالًا  olmuş olur.) İl toprakları genel hizmet bucakları çevrelerinde ilçelere ayrılmıştır. Kamu görevleri de buralarda yerine getirilir. (Hizmet ve Görev Yerleri Kuralı 23b)


    Orman olmayan yerler ile merkez semti ve ilçeleri birbirine bağlayan yol şeritleri dışında kalan yerler hukuk düzeni kurma karşılığı bucaklara temlik edilmiştir.(Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2 ve Hizmet ve Görev Yerleri Kuralı 23) Hakemlerin kararlarına halk kendi istekleri ile uyar. Uymazlarsa ilçelerdeki güvenlik güçlerine hakem kararı ile tenkilleri havale edilir. Onlar infaz değil, tenkil yaparlar.(33-36 Ayetinde “Mümin erkek ve kadın için Allah ve resulü karar verdiğinde ona uymama seçeneği yoktur.” demektedir. Eğer uymazlarsa müminlikten çıkmış olurlar. Evleviyetin delaletiyle Müslimler de uymak zorundadır. 4-65’te resulün hakem olarak kararına müminin zorluk çıkarmadan uyması gerektiği söylenmektedir. Harp Düzeni Kuralı 22) Bucak toprakları semtlere bölünmüş ve buralarda iş yerleri tesis edilmiştir. İş yerlerine halk hisse senetleriyle sahip olur. İş yerleri işletme ortaklıkları ile işletilir. İş yerlerinden yararlanma mülkiyeti hisse sahiplerinindir, işletme mülkiyeti ise ehliyetli işletmecilerindir. (6-98’de “Sizin için yerde müstekar ve müstevda’ var.” demektedir. 2-36’da da “Müstekar ve meta var” demektedir. Buna göre مُسْتَقَرٌّ barınılacak yerler,  مُسْتَوْدَعٌ  iş yerleri, مَتَاعٌ ise ürünlerdir. 4-5‘te ”Sefihlere size kıyam edilen mallarınızı vermeyin” demektedir. Arkasından “Malların içinde onları rızıklandırın ve giydirin” demektedir. أَمْوَالَكُمُ ‘deki كُمْ tağlip içindir. Yani burada sizin ve onların malları demektedir. Buna göre mülkiyet iki parçadır. Biri yararlanma yani meta mülkiyetidir. Buna hisse senetleriyle sahip olunur. Diğeri kıyam yani işletme mülkiyetidir. Buna da ehliyeti olanlar sahip olur.)


     


    İş yerleri ile semt merkezleri ve bunları birbirine bağlayan yol şeritleri dışında kalan semt toprakları ortak yaşama imkânlarını sağlama karşılığı ocaklara temlik edilmiştir.(Aşiretin kelime anlamı birlikte yaşamadır. Bu nedenle birlikte yaşama imkânları aşiret içindedir.) Ortak yaşama imkânları, yol, sokak, su, pis su, elektrik, ısıtma, toplanma yerleri, dinlenme yerleri gibi ortak kullanıma açık yer ve hizmetlerdir.(Bunlar sebilullahtır. Vakıflarca ihtiyaçlara göre bölüştürülür.) Ocaktaki meskenler kişilere temlik edilmiştir. (24-27 Ayetinde sizin olmayan evlere girmeyin demektedir. Buradaki izafet mülkiyet içindir.) Aile halkı birlikte sakin olur. Aile çocuk yetiştirme ortaklığıdır. Erkek ve kadınlar arasında iş bölümü vardır. Kadınlar çocukları doğurup büyütürler, erkekler geçimlerini sağlayıp korurlar.(24-58 Ayetinde belirli zamanlarda ev içinde odalara girerken izin istenmesi gerektiği anlatılmaktadır. Bu da ailede birlikte yaşamanın olduğunu gösterir. 65-6 Ayetinde “Boşanma sonrasında iddet tamamlanana kadar birlikte oturun” demektedir. Evleviyetin delaletiyle evliyken zaten birlikte oturmaları gerekir. 2-233’te çocukların ve annenin rızkı ve kisvesinin babaya ait olduğu söylenmektedir. Aynı ayette annelerin çocukları iki yıl emzirmesi gerektiği söylenmektedir. Buna kıyasen çocuğun bedensel ihtiyaçlarının giderilmesi annenin görevi, masraflarının karşılanması ise babanın görevidir. 4-34’te ise ricalin nisanın kayyumu olmasının sebebini harcamalarından dolayı olan bir üstünlüğe bağlamaktadır.)


    Örgütlenme onluk sisteme göre yapılır. Normal ailenin sayısı 3 ile 10 arasındadır. Ocak 30 ile 100 arasında, bucak 3.000 ile 10.000 arasında, il 300.000 ile 1.000.000 arasında ülke 30.000.000 ile 100.000.000 arasındadır.(Kâmil Sayılar Kuralı 24a,b,c. Aşere kelimesi topluluk anlamındadır. On sayısı aşereden gelmektedir. 4-19 Ayetinde عَاشِرُوهُنَّ  diyerek sayı dışında da kullanmaktadır. Kureyş suresinde de elf kökü bin anlamı dışında, insan topluluğu dışında kullanılmaktadır.)


     


    Herkesin kişiliği vardır ve kendi işlerini kendisi yapar.(4-1’de her nefsin tek bir nefisten yaratıldığı söylenmektedir. Bu da kişiliği göstermektedir.) Kendisi hak ve hürriyetlerini koruyamazsa yakınları korur.(2-178’de kısasta af yetkisi maktulün kardeşine verilmiştir. Demek ki kendi haklarını koruyamayan kimselerin haklarını yakınları korur.)


     


    Madde-6b) Merkez toprakları taşralılara açıktır


    Ülkelere temlik edilmeyen yeryüzünün her tarafı bütün insanlara, illere temlik edilmeyen ülke toprakları bütün vatandaşlara, bucaklara temlik edilmeyen il toprakları il halkına, ocaklara temlik edilmeyen bucak toprakları bütün bucak halkına, mesken olarak kullanılmayan bütün ocak toprakları ocak halkına açıktır. Bir yerden izin almaksızın mevzuat içinde buralara gelip gezebilirler, mesken edinip oturabilirler, kendilerine iş kurabilir ve her türlü sosyal faaliyette bulunabilirler.(Öncelik Kuralı 17, Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2, Harp Düzeni Kuralı 22) Başka ülke, il, bucak veya mesken içine girebilmek için siyasi haklara sahip ora sakinlerinden erkek veya kadının izni yeterlidir. Konuk, konuk olduğu kimsenin siyasi dayanışmasının korumasındadır ve ona karşı sorumludur.(Yetki ve Sorumluluk Kuralı 2b) Mal, emek, sermaye ve her türlü sosyal değerlerin hareketi tamamen serbesttir. İnsanlık Anayasasınca belirlenmiş vergileri alma dışında yöneticilerin bu hareketi durdurmaya yetkileri yoktur. Hukuki korunmadan mahkeme kararı ile yoksun edilen kimselerin dışında suçlu da olsalar hareketlerine mani olunamaz.(Hukuk Düzeninin Tanımı Kuralı 20 )

  • Bölüşme

    Madde-7a) Toplulukların kurulmaları ve tasfiyesi


    Bir yöneticinin başkanlığında birleşerek en az 30 kişi ocağı, 3.000 kişi bucağı, 300.000 kişi ili, 30.000.000 kişi ülkeyi kurabilir.(4-97’de hicret teşri edilmiştir. Ekseriyet demokrasisi yerine hicret demokrasisi teşri edilmiştir. Demek ki ayrılmaya hakları vardır.) Kurucular bir merkez seçerler, sözleşme hazırlarlar, yöneticileri belirlerler(Başkanlık Kuralı 25) ve halka (Ocak için semt halkına, bucak için ilçe halkına, il için bölge halkına, ülke için kıta halkına) şu sorular sorulur:


    1- Kurulacak birliğin dışında kalırsanız, birlik içine göç eder misiniz? (E) (H)


    2- Kurulacak birliğin içinde kalırsanız birlik dışına göç eder misiniz? (E) (H)


    Alınan cevaplardan sonra kurucular tarafından birliğin sınırları belirtilir.(48-10’da ve 60-12’de erkeklerin ve kadınların biatı teşri edilmiştir. Burada da kime biat edileceği sorulmaktadır.) Sınır içinde kalan


    halkın nüfusu birlik için gerekli asgari nüfusun iki katından fazla olmamalıdır.(Kamil Sayılar Kuralı 24) Herhangi bir birliğin dağılmasına da sebep olmamalıdır.(2-233’te “Validesi veledi yüzünden zarara sokulmaz” denmektedir. Valide demek benzerini üreten demektir. Bölünme yeni bir birliğin üretilmesi demektir. Onu üretenlere zarar verilmemesi gerekmektedir.) Sınırın dışında kalan ve “Yeni kurulacak birliğe göç ederim” diyenler sınır içinde kalan halkın nüfusuna eklenir ve sınır içinde kalıp da “Dışarıya göç ederim” diyenlerin sayısı halkın nüfusundan çıkarılır, geriye kalan nüfus birliğin oluşması için gerekli sayıyı bulursa birlik barışla kurulmuş olur.(48-18 Ayeti yeni bir durumda yeni bir biat gerekliliğini göstermektedir. Yeni birliğin oluşması yeni bir durumdur ve yeni biat gereklidir. Eski biat geçersiz olduğundan, kaldıklarında yeni biat etmiş olurlar.)


    Göç edenlerin taşınmazları göç ettikleri yerin yönetimleri tarafından cari değerlerle satın alınır.(60-10,11’de başka yerden hicret ederek gelen kadınların denendikten sonra önceki geldikleri yerden aldıkları mihirlerin geri verilmesi gerektiği anlatılmaktadır ve emir çoğul olduğu için topluluk sorumludur. Buna kıyasen hicret edenlerin ayrıldıkları yerdeki cari değerleri de satın alınır.)


    Nüfusları asgari sayının altına düşen birlikler sona erdirilir. Halk komşulara katılır. (Mesel Kuralı 26, 4-5 ayetinde “Sefihlere mallarını vermeyin” demektedir. Bu, “Ehliyeti olmayanlara mallarını vermeyin” anlamındadır. Buna kıyasen belli sayının altına düşen topluluklar sefih konumuna düşer. Onlar üst birliklerin velayetine verilmiş olur.)


    Hakem kararlarına uymayan birlikler, gönüllü ülkelerin orduları tarafından işgal edilir ve toprakları paylaşılır.(İslam (Statü) Kuralı 27, Ahde riayet edip etmediklerini hakem kararı belirler. Etmeyenlerle savaşılır.)


     


    Madde-7b) Toplulukta paylar pay belgeleriyle belirlenir.


    Kişi, ortaklık, yer ve işletmelerin hesapları vardır. Kişiler veya temsilcileri başkalarına verdiklerini muhasebeye bildirirler.(2-282’de aleyhte hakkı olan kimse demesi kişinin hesabını gösterir. Ayetin başında “Ey iman edenler borçlandığınızda…”  diyerek ortaklığın hesabını gösterir. 18-79’da geminin ortaklık şeklinde denizde çalışan miskinlere ait olduğu söylenmektedir. 39-29’da geçinemeyen ortakları شُرَكَاءُ  kelimesiyle ifade etmektedir. Fıkıhta şirket olarak geçer. Bu işletmedir. 9-103’te “Mallardan sadaka al” denmektedir. Bunu alabilmek için hesabının tutulması gerekmektedir. 12-82’de “Karyeye sor” demekte. Burada karyenin yani yerin hesabı olacağı anlaşılır.) Verenin kendisine veya temsilcilerine, alanın kendisi veya temsilcisi tarafından belge verilir.(2-282’de “Velisi yerine imlal eder” denmektedir. Bu da kişinin kendisi olmadığı zaman temsilcisinin yetkili olduğunu gösterir. Resul kelimesi de temsilciliği ifade eden bir kelimedir.) Herkesin bir kredi limiti vardır. Limitler dâhilinde olması şartıyla birinden bir şeyi almış olanlar topluluktan almış olur, veren de topluluğa vermiş olur. Böylece insanlık dayanışma içinde çalışır ve yaşar.(Mülkiyet Kuralı 29) Her türlü üretim kolektif (ortak) olarak gerçekleşir.(1-5’te “Yalnızca sana ibadet ederim” değil “ederiz” denmektedir. Bu, toplu yani birlikte çalışmayı gösterir. 23-51’de “Salihi üretin” demektedir. Emir çoğuladır. Üretilen tektir. Bunlar üretimin kolektif olarak gerçekleştirileceğini gösterir.) Girdiler, girdi belgeleri ile belirlenir. Sözleşmelere göre genel hizmet tarafından bölüştürülür ve girdi belgeleri çıktı belgelerine dönüşür ve kişiler çıktı belgeleriyle paylarını alırlar. Çıktı belgeleri o mal veya hizmet topluluğunda para gibidir. Pay belgeleri ile değerlendirilir.(4-85 Ayetinde ”Kim iyi aracılık yaparsa ona ondan bir nasip var” denmektedir. Buna göre aracılık en düşük girdi olduğu için delaletin delaletiyle bütün girdiler üretimden ücret değil, pay alır. Çünkü نَصِيبٌ  kelimesiyle ifade edilmiştir. Ayetin devamında “Kötü aracılıkta kifl (كِفْلٌ) var” denmektedir. Bu da zararda payın değil, tazminatın olduğunu göstermektedir.)  Arz ve talep kanunlarına göre dengede tutulur.(4-29’da karşılıklı rıza ile olan ticaretten bahsetmektedir. Karşılıklı rıza demek arz ve talep kanunlarına uymak demektir. )


     


    Belgelerden kartlar, kişilere ait olup başkalarına devredilemezler. Birden fazla sayıda kullanılabilirler. Makbuzlar, kişilere ait olup başkasına devredilebilirler. Bir defa kullanılabilirler. Senetler hamiline ait olup bir defa kullanılabilir. Paralar, hamiline ait olup birden daha fazla sayıda kullanılır.(2-283’te “Kendine emanet edilen,  emanetini eda etsin” denmektedir. Buradaki emanet kart, makbuz, senet ve paradır. Paranın borçlusu da, miktarı da belli olduğu için o da bir emanettir. 2-282 ‘de “Az olsun, çok olsun yazın” denmektedir. Bu nedenle belgenin cinsi, varsa alacaklı ve borçlusu üzerine yazılmalıdır.) Bütün çıktı pay belgeleri, ancak, fiziki olarak var olanlar karşılığı çıkarılırlar.(13-17 Ayetinde maden filizinin eritilmesi sırasında çöken kısım hak olarak, işe yaramayan cüruf ise batıl olarak misallendirilmektedir. Buna göre hak, değeri olan yani faydası olan iken; batıl, değeri olmayan yani faydası olmayandır. 8-8’de hakkı ihkak edeceği, batılı iptal edeceği söylenmektedir. Buna göre batıl, değeri var zannedilendir. Allah onu değersiz kılacaktır. Bunlara göre fiziki olarak karşılığı olmayan pay belgeleri batıl olacaktır.) Çıktı belgeleri, girdi belgeleri karşılığı çıkarılır.(Bir önceki delile göre girdilerden daha fazla bir karşılıkla çıktı çıkarılırsa o fazlalık batıl olur.) Belgeler taşınmazlarla güvenceye alınırlar ve dayanışma güvencesi içinde olursa topluluğu ilzam eder. (Borçlanma Kuralı 30)


     


    Belgeler: Buğday, demir, toprak ve altın paralarından, selem, mal, hisse ve işletme senetlerinden, kira, ücret, kar, hizmet makbuzlarından, kimlik, ehliyet, kredi limitleri ve istihkak kartlarından oluşur. Elektronik kartlar da yeterlidir.(2-282’de “Borcu yazın” demekte ama nereye yazılacağı söylenmemektedir. Bu nedenle mutlak ifadedir. Serbestlik vardır. İstihsanla en uygunundan yararlanılır. İster kağıt, ister elektronik ortam olur fark etmez.)

Anayasa teklifi için bize yazın

CEZA HUKUKUNDA MAĞDURUN KORUNMASI

Doç. Dr. Süleyman AKDEMİR


TAKDİM

Tarih boyunca karşılaşılan toplumsal sorunlar, «örf ve adetler»e, «yöneticilerin istek ve arzularını yansıtan emir ve komutalar'a veya «ilmî esaslar»'a göre çözümlenmeye çalışılmıştır. Bunlardan birincisi ile ancak iktisadi ve sosyal faaliyetleri sınırlı ve değişimi yavaş olan toplulukların sorunları çözümlenebilir. İkincisi ile de küçük toplulukların sorunlarına kısa dönemli ve sınırlı ölçüde çözümler sağlanabilir. Asıl ve kalıcı olanı ise aklın ve naklin birleştirilerek ilmî yöntemlerin kullanılması yoluyla elde edilen çözümdür. Burada «nakil» kelimesi, geçmiş toplulukların bilgi birikimlerinden yararlanmayı ifade etmek maksadıyla kullanılmıştır. Bize göre, ilmî esaslara dayanmayan çözümler nihaî ve kalıcı değildir; sorunların belli bir süre ertelenmesi ve zamanla artması demektir.



İktisadi ve sosyal ilişkilerin yoğunlaştığı, insanların büyük bir bölümünün kentlerde yaşamaya başladığı günümüzde mağduriyetlerin artması ve giderilememesi önem kazanmıştır. Bu sebeple, mağdurların korunması son yıllarda bilimsel araştırmalara ve toplantılara konu olmuştur. Özellikle Batı'da konuyla ilgili çalışmalar artmaktadır. Ancak yapılan bu çalışmalar ve bu arada ileri sürülen teklifler sınırlı bir çerçeve içinde ele alındığından, mağduriyet olayına bugüne kadar bir çözüm getirebilmiş değildir.



İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktora tezi olarak 3.1.1985 tarihinde savunulan bu çalışma, mağdurun korunması sorununu ilk defa makro bir çerçevede ele alması ve sorunu çözecek müessesenin oluşturulması için gereken temel varsayımları ortaya koyması bakımından, orjinal bir eserdir.



Akevler Akdeniz Bilimsel Araştırma Merkezi, (ABAM) Hukuk literatürüne katkıda bulunan bu çalışmayı yararlı  bulduğundan yayın-

lanmasını kararlaştırmıştır. Merkezimiz, bilgi ve becerilerini bir araya getirerek karşılaşılan sorunlara ilmî çözümler bulmayı amaçlayan bir Ortaklık'tır. Her türlü eleştiri ve katkıya açık bilim adamları, çalışmalarını vermek suretiyle buraya ortak olabilirler. Merkezimiz, yayınlandığı çalışmalar hakkında bilim çevrelerince yapılacak eleştiri ve katkıları da aynen yayınlamak suretiyle, hür bir düşünce ortamı içinde ilmî çözümlerin bulunmasını amaçlamaktadır. «Ceza Hukukunda Mağdurun Korunması, Sosyal Gruplaşmaya Yönelik Yeni Bir Yaklaşım» isimli eseri ilim dünyasına sunarken, yazarı tebrik eder, yapılacak eleştirilerin yayınlanacağını tekrarlar, bilim adamlarımızın bu Merkeze eserleri, eleştiri ve katkılarıyla ortak olmalarını dileriz.



Ocak, 1988 İZMİR

Doç. Dr. Arif Ersoy

Akevler Akdeniz Bilimsel Araştırma

Merkezi Başkanı


Nieuwe knop

ADİL DÜZEN KRİSTALLERİ


Adil Düzen Projesinin Kristaller ile Anlatımını bu bölümden inceleyebilirsiniz

Kişi: Adem soyundan gelen herkes.

Aile: Kişilerin doğup büyüdükleri, birlikte yiyip içtikleri en küçük topluluk.

Ocak: Komşu olarak birlikte yaşayan topluluk.

Semt: Komşu olarak birlikte çalışan topluluk.

Bucak: Komşular olarak birlikte hukuk düzenlerini kuran kimseler.

Bütün Kristalleri İncele