Adil İlmi Düzen
Adil Düzen’de eğitim ve öğretim kurumlarını ve kurallarını belirleyen “İlmi Düzen ve Eğitim Sistemi”, genel düzenle uyum içinde olacak, ancak bağımsız hareket edecektir.
Adil Düzen’de, İlim ve Eğitim sisteminin esas görevi, her konuda araştırıp doğruyu bulmak ve göstermek ve gerçek ilim adamları yetiştirmektir. Ülkemizin her türlü sıkıntı ve sorunlarını önce tespit ve teşhis edecek, sonra da önem ve öncelik derecesine göre bunlara çözüm ve çareler üretecek bir yapılanma öngörülmektedir. Bugünkü ilim ve eğitim kurumlarında ve müfredat programlarında görülen dağınıklık ve irtibatsızlık giderilecek. İmkân, eleman, zaman ve beyin israfı önlenecek; ezbercilik ve taklitçilik dönemi, gereksiz ve geçersiz bilgi hamalı yetiştirme devri bitecektir.
Gençlik, farazi ve fantezi şeylerle uğraşmak yerine çağdaş araç ve gereçlerle ve modern tekniklerle çalışarak;
1) Ülkede altyapı, işsizlik, sağlık ve eğitim hizmetlerindeki gerilikleri düzeltmek, iyileştirmek…
2) Hava ve çevre kirliliğine önlem alma, Milli Savunma ve mazluma sahip çıkma konularındaki yetersizlikleri gidermek ve geliştirmek…
3) Sosyal ve siyasal hayattaki düzensizlik ve dengesizliklere akılcı, kalıcı ve rahatlatıcı çareler üretmek…
4) Tarım, sanayi ve teknoloji kalkınmasında önem ve öncelik arz eden problemlerin halledilmelerine gayret ve hizmet etmek üzere; bilgili, becerikli ve bilinçli hale getirileceklerdir.
İlim, insanlığın ortak malı olduğu için;
a- “İlmi verilerin gizlenmemesi” ve yapılan deney ve araştırma neticelerinin herkesin istifadesine arz edilmesi için bir “PATENT VAKFI” kurulması gereklidir. Çünkü ilim bütün insanlığın ortak değeridir. Bilimin verilerinde ve nimetlerinde her insan hak sahibidir.
b- Ülkede ve yeryüzünde geçerli olacak bir “Ortak İlim Dilinin” geliştirilmesinin sağlanması önemlidir.
c- Ve uluslararası bir “BİLGİ BANKASI”nın oluşturulması hedeflenmiştir.
İlim adamlığı ve ciddi araştırmacılık dolgun ücret, yüksek itibar, gerekli yetki ve dokunulmazlıklarla desteklenecektir. Eğitim ve öğretimin sürekliliği sağlanacak, hayat boyu herkes için ve her konuda bilgi ve becerilerini geliştirme imkânları getirilecektir.
Teminatlı Eğitim Kurumları Dönemi:
Adil Düzen’de çok orijinal ve olumlu bir “TEMİNATLI ÖĞRETİM VE “EHLİYET” SİSTEMİ” öngörülmektedir. Şöyle ki: Her şeyin bir değer ölçüsü vardır ve gereklidir. Uzunluk metre ile, ağırlık kilogram ile, sıcaklık santigrat ile ölçüldüğü gibi, ilmi seviyeyi ölçen araç ise “ehliyet”tir. Yani her meslek sahibinin, kendi alanında sürekli yenilenmesi ve yeterli hale getirilmesi esas prensiptir. Bunun yanında, her meslek ve memuriyet dalında, yanlış ve yetersiz bilgi, proje ve reçeteden dolayı, mağduriyet yaşayan vatandaşların zararlarının, görevli ve yetkili kişiden ve ona diploma ve ehliyeti veren üniversite ve meslek lisesi gibi okulların bütçelerinden tazmin edilip karşılanması, böylece eğitimle ilgili tüm hizmetlerin teminat altına alınması yoluna gidilecektir.
Bilindiği gibi tarihi süreç içerisinde;
a- Önceleri çeşitli yollarla bilgi edinenler ve bir konuya aklı erenler ortaya çıkıp konuşuyor ve onların etrafında meraklı ve merbut (bağlı) halkalar oluşuyordu.
b- Daha sonra tedris (ders verme) dönemi başladı. Bu devrede daha yararlı ve başarılı hocalar, haliyle tercih edilir oldu. Bunlar çocuklara öğretmenlik, büyüklere vaizlik yapıyordu.
c- İlim, giderek bir meslek halini aldı ve ilmi otoriteler arasında tartışmalar ortaya çıkınca da “ilmi ekoller” oluşmaya başlıyordu.
d- Artık bu ekollerde “Talebe-Üstad” ayrımı ve ilim ehlinin seviye ve sınıf tespiti yapılır oldu.
e- Böylece “Bilmiyorsanız sorun!” emri ve ilkesi gereğince sorulara, temel ve genel doğrulardan yola çıkarak, ilmi cevaplar vermek ihtiyacından “içtihat” kapısı açılıyordu.
Yani insanlar ve özellikle ilim ehli olanlar, herhangi bir konuda araştıracak, tartışacak, en doğrusunu bulmaya çalışacak ve ona göre davranacaktı. Bilemiyor veya bulamıyorsa, o zaman bilene ve bulana soracak ama kime uyacağını kendisi kararlaştıracak ve ona göre iş (amel) yapacaktı.
f- Daha sonra ilim adamları görüş ve içtihatlarını veya ilmi araştırmalarını içeren kitaplar yazdılar ve bunları okutmaya başladılar. Ancak bu kitapları başkasının okutması ise özel “izin-icazet” şartına bağlandı. Örneğin İmam-ı Buhari kendi yazdığı Hadis kitabını, yine kendi talebelerinden veya imtihan edip ehil gördüklerinden birine, “izin-icazet-vize” vermek suretiyle onun okutulabilmesine imkân tanıdı. Halk ise böyle özel izin ve icazeti olanlardan okumayı tercih etti ve böylece “ehliyet” sistemi gelişti.
g- Sonraları bu icazetler birleştirildi ve “diploma” şekline dönüştürüldü. Bütün ilimlerden icazet alan kimselere “Ders-i amm” ünvanı verildi.
h – Bugün ise artık ilk, orta, lise, yüksek okul, fakülte ve doktora diplomaları veren okullar vardır ve bu sistem uluslararası bir geçerlilik kazanmıştır.
Eğitimde “Teminat Sistemi” neler kazandıracaktır?
Adil Düzen’de bu tür diploma ve ehliyet sahiplerinin, mesleki faaliyetleriyle ilgili olsun veya danışmanlıkla ilgili görüş ve önerilerinden dolayı olsun… Yeni bir “teminat ve tazminat sistemi” getirilmektedir. Yani tabiplik, hekimlik, mühendislik, tamircilik, teknisyenlik vb. herhangi bir konuda yaptığı işten veya önerdiği görüşten dolayı (bilgi eksikliği ve ihmal yüzünden) mağdur olan kimselerin zararını, buna sebebiyet verenlerin bağlı bulunduğu “ilmi dayanışma ekolü” tarafından ortaklaşa tazmin edeceklerdir. (Zararı ödeyeceklerdir.)
Bu durumda hangi ekolün (üniversite, fakülte veya başka bir öğretim biriminin) mensupları toplumda daha başarılı olursa, onun talebesi artacak; bu da genel bütçeden alacağı payını ve payesini (şerefini ve şöhretini) arttıracaktır. Bu sistemde “ehliyet”lerin teminatlı olarak verilmesi yanında, ilimde ihtisaslaşmayı ve kaliteyi artırmak ve herhangi bir sahada ihtiyaç fazlası “diplomalı işsiz” sayısını azaltmak için, mesleki okullara, ülkenin ihtiyacı kadar talebe alınması sağlanacak ve belli sayıda insana ehliyet verilmesi planlanacaktır. Kendisini devamlı yetiştirme, yenileme, ahlâki disiplin ve değerlere önem verme hususunda yeterli ve yetenekli olmayanlar, “ehliyet” belgesi alamayacaktır. Yani “diploma” alan herkes “ehliyetli” sayılmayacak, ehliyet sıfatlarını kazanması ve sürekli araştırıp belli aralıklarla yeterlilik sınavlarına katılması da şart koşulacaktır.
Ehliyet Dereceleri ve Şartları:
1- Üstün ehliyet sahipleri: Bunlar kendi sahasında şahsi görüşleriyle hareket edebilen ve o ilim dalında otorite kabul edilen, ekol kurucusu kimselerdir. (Profesör ve üst seviyeler)
2- Yüksek ehliyet sahipleri: Belli bir ekole bağlı olmakla beraber bazı konularda kendileri de içtihat yapıp görüş beyan edebilirler. Bunlar daha ziyade uygulama uzmanlarıdır. (Doçent seviyesi)
3- Orta ehliyet sahipleri: Bunlar sadece belirli ilim dallarında kurulmuş olan sistemleri anlayıp uygulayan kimselerdir. Ayrıca özel içtihat yapamaz, yeni ve farklı görüş ve teoriler ortaya koyamazlar. (Doktora seviyesi)
4- İlk ehliyet sahipleri: Duydukları, okudukları, usta-çırak metoduyla görüp kavradıkları bilgi ve becerileri sebebiyle, kendi başlarına iş yapabilir ve iş verebilirler. Ancak bunların bir orta ehliyetlinin sorumluluk ve denetiminde iş yapmaları gerekir. Yani onun danışma ortaklığına üye olması lazımdır. (Üniversite seviyesi)
5- Temel ehliyet sahipleri: Bunlar bizzat ve bağımsız olarak bir işe başlayamazlar. Ancak kendilerine gösterilen ve daha önce programize edilen işleri kendi başlarına götürebilirler. (Lise seviyesi)
6- Başlangıç ehliyetliler: Ancak bir başkasının gözetim ve kontrolünde çalışabilirler. (Ortaokul seviyesi)
Bu yeni tasnif ve tatbikat sayesinde ilim ölçülebilir hale gelmekte ve bilimin de pazarı ve piyasası kurulabilmektedir.
Bundan sonra kişilerin üretimdeki payları veya hizmetlerdeki ücretleri; bu ehliyet derecelerine ve mesleki becerilerine göre ayarlanacak, emeklilik ve kredi hakları bile bunlara dayanacaktır.
Yani Adil İlmi Düzen’de gözü açıklık, üçkâğıtçılık, adam kayırmacılık para etmeyecek; sadece ilim, ehliyet, kabiliyet ve gayret işe yarayacaktır.
İlk ehliyetlilere kadar olanlar “Bucak”larda seçilme hakkına sahip olacak, oranın yönetimine katılacaktır. Orta ehliyet sahipleri “İl”lerde seçilme hakkına sahip olarak yönetime ve hizmete katılacaktır.
Yüksek ve üstün ehliyet sahipleri ise, Devlet seviyesinde yönetime ve hizmete katılacaktır.
Yani, seçme hakkı bütün vatandaşlara verilecek ancak “seçilme hakkı” Bucaklarda ilk, İllerde orta, Devlette ise sadece yüksek ve üstün ehliyetlilere tanınacaktır.